20.06.2018

Telefonlar çalıyordu ama hiçbir insan o telefonlara bakmıyordu. Sanki telefonlar bakılmamak için çalıyordu. Kimin bakmaması için çaldığı ise muamma idi. Peki telefonlar çalmadığında? O zaman bakılması için mi çalmıyordu? Eğer öyleyse de kimin için çalmıyordu? Belki bu soru ve tespitler saçma görünüyordu ama bazen çalan telefonları kimse duymazdı da; hiç çalmayan bir telefon milyarlarca kilometreden duyulur; çalınmadığı için cevaplanmazdı. Bazen de çalan bir telefon çaldığı an cevaplandığı için bir daha çalmayabilirdi. İşte böyleydi… Mantık telefonlara da telefonların ucundaki insanlara da işlemezdi.

Okumaya Devam Et

21.05.2018

Eteklerimin zil çalması beni her daim mutlu etmiştir. Evet, gerçek anlamıyla küçük çanlar diktiğim etekler giymek alameti farikam olsa gerek. Benden başka hiç kimse böyle bir şey yapar mı bilmiyorum. Bu kadar gürültücü olma pahasına… Bunu ister mi herhangi biri? Eteğimde tam on sekiz çan dikili ve bu sayının artacağına dair umutlarım var. Diktiğim her bir çanın anlamı var. Ne sandınız ki? Böyle ‘saçma’ bir şeyi yapıp çanların hiçbir anlamı olmayacağını mı düşündünüz? En soldakinden başlayayım: İlk çanım bir çocuğun beni ağlarken yatıştırmasıyla geldi. Onu eteğime dikmek aklımdan bile geçmiyordu ama yaptım işte. Bir de baktım ellerim çanı bir cırtcırta …

Okumaya Devam Et

08.04.2018

Belindeki cep telefonu kılıfının mıknatıslı kapağını açıp bir alet çıkarttı. Şu genelde eski moda cep telefonlarının büyük, erkeksi, bele takılan kılıflardandı ve mıknatıslı kapak kapanırken tok bir ses çıkıyordu. Bu ses de oldukça erkeksi sayılırdı. Bununla beraber, ne o erkekti ne de kılıftan çıkardığı şey bir cep telefonuydu. Belindeki kılıftaki şey, onun bizzat icat ettiği bir araçtı. İnsanlar arası duygusal enerjiyi ölçen bir araçtı ama bir müzik çalar gibi görünmekteydi. Cihazın hafızasında gerçekten hoşuna giden müzikler vardı ve insanlar onda radyo falan da dinleyebiliyorlardı. Hatta bir psikolog olduğu ve evlilik terapisi yaptığından bu aleti mesleğinde de kullanıyordu. Tahmin edilebileceği gibi …

Okumaya Devam Et

02.03.2018

Ellerimi açtım ve içlerindeki kum tanelerini diğer katrilyonlarcasının yanına bıraktım. Bir çöldeydim ve ellerimdeki iki avuç kum, kumsaldaki diğer kumlara benzese de aslında oldukça farklı bir yapıdaydı. Göle yoğurt çalmıştım; ama bu maya kolay kolay yenilecek yapıda değildi. Yani bu göl gerçekten yoğurt olacaktı tabiri caizse. Avuçlarımdaki kum, biyolojik altın mayasıydı. Yani altın olmayan ama her bir kum tanesinin herbir atom numarasını değiştirmeye ayarlı, biyolojik bir yapı… Diğer mayalar gibi gaz yerine küçük çapta, zararsız diyebileceğimiz bir tür enerji açığa çıkartmaktaydı; ancak biyolojik varlıkların pek zarar görmeyeceği türden bir enerjiydi bu. Aslında zarar görmek derken, radyoaktif diyebileceğimiz bir enerji değildi …

Okumaya Devam Et