10.06.2018

Yavru akbaba yuvasından çıkmazsa öleceğini biliyordu. Anne ve babası gelmemişti ve tek başına kalmıştı. Diğerleri ya düşerken ya da açlıktan ölmüştü. Zaten yuvadakilerin leşlerini yiyerek hayatta kalmıştı. Kanatları da uçabilecek olgunluğa gelmişti ölen kardeşleri sayesinde. Öyleyse uçmalı, başka leşler aramalıydı. Leş yiyerek beslenmek zorundaydı yavru akbaba. Kimse onun seçimini sormamıştı ki. Zaten sorsaydı da başka bir tercihi olmazdı. Annesi söylemişti; “Herkes seni leş yediğin için yargılayacak, takma kafanı,” diye. Sesinde ezeli bir bıkkınlık vardı bunu söylerken. Gerçi çoğu zaman öyleydi. Bıkkın olmadığı zaman da öfkeli olurdu annesi. Muhtemelen her adımında, yediği her leşte yargılanmasıydı öfkesinin sebebi. Diğerlerinin yargılaması önemli değildi. …

Okumaya Devam Et

08.05.2018

Koyu renkli bir sesi vardı. İşitsel hiçbir şeye benzetemiyordum. Hiçbir terimle adlandıramazdım. Tek diyebileceğim koyu renkli bir sesi olduğuydu. Kalın değildi, ince de değildi. Tonlu ve duyguluydu. Sesine ifade verebilme konusunda çok maharetliydi. Bu seste iyi bir lider havasından ziyade, kimsenin ona bel bağlamasını istemeyen, kolaylıkla alay edip bunu sezdirmeyen bir insan gizliydi. Bu umursamaz biri olduğunu göstermiyordu; ama umursamaz davranan birisi olduğu rahatlıkla söylenebilirdi. Umursamıyormuş gibi yapan… Sözde kendisini korumaya çalışan ama hoşuna gitmeyen ya da onu şöyle ya da böyle rahatsız eden bir olayda anında allak bullak olabilen ve tüm bunlara rağmen her rahatsızlığının üstüne üstüne giden… Dikkatimi …

Okumaya Devam Et

22.03.2018

Galiba on üç yaşına bastığı günün ertesi günü fark etmişti. Bir sırrı vardı. Kimseye söyleyemeyeceği bir şey… Kendisine bile… O Midas’ın kulaklarının eşek kulakları olduğunu kuyuya söyleyen berber değildi. Sırrını içinde büyüttü ve büyüdü. Bir sürü insan girdi hayatına. Bir sürü insan zaten vardı ama hiç kimseye söyleyemedi. Kimseyi sırrını söyleyecek kadar yakın görmedi… Genç yaşında, çok severek evlenmişti. Eşiyle her şeyi paylaştı. Sırrı dışında… Çocukları oldu. Her saniyesinden haberdardı ailesi ama sırrını bilmiyorlardı. Yabancı bir sürü insanla konuştu. Onlara anlatsa hiç kimsenin haberi olmazdı ve rahatlardı belki ama kimseye sırrına dair hiçbir şey anlatmadı. Yaşlandı. Torunları oldu. Ölmek üzereyken …

Okumaya Devam Et