01.02.2020

Hava, güneşin mayaladığı ekmek gibi kokuyordu. Kış ortasında böyle bir hava… Olacak iş değildi. Bu duruma şükredip üzerime hiçbir şey almadan apar topar çıktım evden. Mayalanan görünmez ekmekten ben de birkaç nefes çekmeliydim değil mi? Planım yoktu. Biraz ıssız olan bir yoldan yürümek, ekmeği pek az şeyle paylaşmayı arzuluyordum. Egzoz kokuları bölmesin istiyordum burnumla aldığım lokmalarımı. Yaşlı bir adamın bir bankında yapayalnız oturduğu, küçük bir parka benzer bir yere götürmüştü beni plansız ayaklarım. Adam, öylece oturuyordu. Üzerinde rengi belli olmayan bir pardösü vardı. Kendisine özen göstermekten vazgeçmiş, ya da kuvvetten düştüğü için kendisine yeterince özen gösteremeyen, ona özen gösterecek kimsesi …

Okumaya Devam Et

30.12.2019

Arkadaşıma sordum. “Bana şu an düşününce mutlu olduğun, imrendiğin, sende olmasını istediğin üç şey söyle…” “Güneş, deniz, huzur.” Hiç düşünmeden ağzından fırlatıvermişti bunları. Düşündüm… Güneşten nefret ederdim. Varlığımın biricik sebebi oydu. İnsanlığın varlığının da… Ben olmasam ne yazardı! İnsanlık olacaktı ve ben olmasam da; benim nefret ettiğim şey olmuş bulunacaktı. Yani ve kısacası, güneşten nefret ediyordum. Denizden korkardım. Suyun bunca fazla olması fikri dahi beni korkuturken; bunu görmek ve böyle bir şeyin yanında olmak, buna maruz kalmak… Korkunun da üstündeydi benim nazarımda. Dalgaların sesi hele… Beni dondururdu. Böylesine bir devingenlik karşısında donmayacaktın da ne yapacaktın ki? Huzur ha! Hazır olmak …

Okumaya Devam Et

03.03.2019

Bir yıldıza bakmak ve bir yıldızı resmetmek aynı mıdır? Bir yıldızı resmettiğinde bakılacak bir yıldız daha yapmaktan başka bir şey yapmış olur musun; yoksa… Bir yıldıza baktığında yıldız gözlerinden girip zihnini beslemekten başka bir şey yapabilir mi; yoksa… Evrenin bir yerinde, güneşimize bakan birileri de benim düşündüğüm şeyi düşünmüş müdür? Onun “bir yıldız”ı bizim “Güneş”imiz olmuş mudur?

Okumaya Devam Et

05.08.2018

Plajlardan, orada bağırıp çağıran insanlardan, kötü yürekli martılar gibi tiz seslerle kahkahalar atanlardan nefret, nefret ediyorum! Kendilerini kuma gömerler ve bağırırlar… Denizde birbirlerine su atarlar ve çığlık çığlığa koşuştururlar… Birbirlerini boğmaya çalışırlar ve bunun için de çığlık atarlar… Gürültü… Yaptıkları her şeye gürültü hakim olur. Başka bir şey bilmezler gürültüden başka. İnsan denizin karşısına geçip sessizlikte, buz gibi sodasını, ya da ne bileyim, limonatasını falan içemez. Bazen hepsini, oradaki tüm insanları kuma gömmek ve güneşin ısı düğmesini çevirmek, öyle ki, ateşin kumları camlaştırmasına izin vermek ve onları camla sessizleştirmek gelir içimden. Ama ne güneşe hükmüm geçer ne de kendi öfkeme… …

Okumaya Devam Et

30.07.2018

Amaçsızca yürürken; elimin üstünde ılık bir nefesin hissiyle irkildim. Kafasını öne eğmiş elimi koklayan bir Sibirya Kurdu’na aitti bu nefes. Başıboş bir kurt… Hem de safkan… Ne köpek ne kurt… Hem köpek hem kurt… Gözlerinin buz mavisi… Ah o mavide kıvılcımlanan hiçbir şeyden etkilenmeyeceğini ilan eden ışıklar… Neden benim elimi koklamıştı ki bu hayvan? Neden bu kadar yaklaşmıştı bana? Yani, şikayet ettiğimden değil de… Belki de… Canım sıkıldığında, bana eşlik etmesini istediğim bir ruhtaş aradığımda bende ortaya çıkan uluma isteğinin kokusunu almıştı. Malum siyasi görüşle hiç alakası olmayan bir kurt sevgisinin kokusunu almış olmalıydı ta içimde. Belki de onun ne …

Okumaya Devam Et

16.07.2018

Son gülen olmak, son sözü söylemek, son anına kadar … yapmak, ya da olmak… Son… Son… Son… ah! Bu insanlar bilmez midir ki, ilkin olmadığı yerde son da olmaz. Bilmezler mi ki, zaman sadece saatlerdedir… Güneş, ay ya da gezegenlerde bile değildir zaman. Onlar bile bilir, söndükleri an yanacaklarını ve bu anın hiç kadar az bir an olduğunu ve her şeyin hep böyle olmaya devam ettiğini… “Hiç” ile, hiçlikle aramızda bir kıl payı mesafe olduğunu ve her defasında, yani hiçbir defasında o mesafenin aşılmayacağını; ama aşılmadığında bile hiçin, hiçliğin bize şah damarımızdan da yakın olduğunu. Bunları düşünürken; son yudumumu da …

Okumaya Devam Et

27.02.2018

İp atlamayı severdi. Bir gün pazarda rengarenk bir ip gördü. Babasının verdiği bozuklukları biriktiriyordu. Tezgaha gitti, ipi aldı, tüm parasını saymadan adamın önüne döktü ve uzaklaştı. Eve geldiklerinde, bahçeye gitti ve iple atlamaya başladı. “Bir…” İlk atlaması onu bir yıldıza taşımıştı. Belki de güneşin tam içine… Yanmıyordu mucizevi bir biçimde. “İki…” İşte aya ayak basan en küçük kişi oluvermişti. “Üç…” Bir boşluk… Uzay boşluğu olsa gerek… “Dört…” Başka bir yıldız. Bu kez ışığı pembe olan bir yıldız. “Beş…” Bir gezegen… Bu gezegende de hayat var. O bir kaşif… Başka bir güneş sisteminde bir hayat buldu. Keşke bir kanıt götürebilse… “Altı…” …

Okumaya Devam Et

25.01.2018

İçimde devasa bir boşluk vardı. Sanki bir parçam uzun zaman önce beni terk etmişti ama daha yeni fark etmiştim bu durumu. Öyle bir boşluktu işte ve ben, beni terk eden şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Daha kötüsü de bu boşluğu doldurmaya çalışıyor, bir sürü hata yapıyordum. Tıpkı bir dedektif gibi yapmalıydım aslında. Boşluğun ne zaman başladığını bulup o zamandan beri kendi içimde neyin eksik olduğunu aramalıydım. Teoride bu kadar basit olan şey pratikte hemen hemen imkansızdı. İnsanın kendisini sorgulaması çok zor oluyordu ve yavaş işliyordu. Güvenilir de değildi. Bir sabah, güneşin doğuşunu izlemek için erkenden kalkmaya karar verdim. Bilinçli olarak ilk …

Okumaya Devam Et

24.01.2018

Bir yaz günüydü. Akşam serinliği çökmüştü. Sıcaktan bıkmış bedenlerimiz için harika bir teselliydi. Plajda tek tük insan kalmıştı. Ailemden sadece ben vardım. Diğerleri pansiyona gitmişti. Ağabeyim, kardeşim, annem ve babam….. İki oda tutmuştuk. Ben de yüzmekten kendimi bir türlü alamadığımdan hala denizdeydim. Plajda toplasan on beş dakika falan kalmıştım. Saat sekiz gibi denize girdiğimiz hesaba katılırsa epeydir denizde olduğum söylenebilirdi. Denizdeyken düşüncelerimi toparlamayı her zaman becermiştim. Hayatıma ilişkin verdiğim kararları hep bu dakikalara borçluydum. Bu kararlardan hiç pişman olmamıştım. Denizin hayatımda çok büyük bir önemi vardı. Yine düşüncelere dalmış yüzerken; çok çok fazla açıldığımı, akıntının da buna yardım ettiğini fark …

Okumaya Devam Et