Hoş Geldiniz
Alanıma hoş geldiniz. Burada bulunan hikâyelere isim koymak yerine onları yazdığım günün tarihiyle belirtmeyi uygun buldum.
Canınız sıkıldığında her zaman değişen rastgele bir hikayemi okumaya ne dersiniz? Bazen insan sıkışıyor, yeni bir bakış açısına ihtiyaç duyuyor. Bunun için kitapların sayfalarını rastgele açmak, niyet çekmek, zar atmak gibi farklı herhangi bir şey yapmak isteyebiliyor. Siz de hikâyelerimi rastgele karıştıracağınız takvim yapraklarındaymış gibi hayal edip bu sayfayı yenileyebilirsiniz, her yenilemede başka bir hikâye...
Üstelik "Kim bu insan?" sorusunun yanıtı da olabilir bu hikâyeler. Bir insanın yaptıkları o insanın ta kendisidir çünkü.
Eğer bu hikâyelerin her defasında yenilendiği bağlantıyı favorilerinize eklemek isterseniz işte burada:
Menüden son yazılarıma ulaşabilirsiniz.
Aşağıdaki Telegram ya da WhatsApp kanallarıma katılıp yeni yazdığım hikâyelerin sıcak sıcak telefonlarınıza iletilmesini de sağlayabilirsiniz.
İsimsiz Hikayeler Telegram Kanalı İsimsiz Hikayeler WhatsApp KanalıYeni çıkan e-kitabımı ücretsiz olarak indirip okumak isterseniz Kitap Cumhuriyeti'ndeki bağlantısına tıklayarak satın almanız da mümkün.
"İlk E-kitabım">Bu da Kitap Yurdu'ndan satın alabileceğiniz ilk romanım:

Rastgele Hikâye:
04.06.2020
Kalem kaş, kiraz dudak, ok kirpik, gül yanak…
Güzel bir kadından bahsederken hep böyle bahsedilir değil mi? Edebiyatımız böyle övgülerle doludur. Oysa güçlü adalelerden, kalın sesten, gür göğüs kıllarından neden bahsedilsin? Bir kadının değil aşık olduğu bir erkeği övmeye, aşık olmaya, vurulmaya bile izni var mıdır ki?
Edebiyat da musiki de erkeğindir. Kim ne derse desin bu böyledir.
Bir kadının çeyiz sandığı geçmişti de elime geçenlerde. Muhtemelen hiç evlenmemiş; ya da sevmediği bir adamla evlendirilmiş bir kadındı. Sandığın içi bir sürü nota kâğıdı, süslü bir kutunun içinde, kemikten baş paresi olan muntazam açılmış, kaliteli bir ney ve bir sürü şiir ile doluydu. Bir çeyiz sandığı olduğunu en dipteki birkaç havlu ve çarşaftan anlayabilmiştim.
Yazılan şiirleri okuduğumda onların bir kadının o zarif, cilveli, korkak dimağından çıktığını anlamak epey kolaydı. Bir adama aşık olmuştu. Güçlü adaleleri bulunan, bir karıncayı incittiğinde yüreğindeki teller kopan bir adamdı bu yazdıklarına göre. Adam da ona mı aşıktı ne? Bu pek belli olmuyordu. Meşk ederken tanışmış olmalılardı. Peki bir adam ile bir kadın yan yana nasıl meşk edebiliyordu o zamanlar? Bir tarihçi değildim ben, antikacıydım, bilemezdim.
Çeyiz sandığındaki bir zeytin çekirdeğine sarılmış bir kâğıttaki mektubu okumasaydım… Keşke ben okumasaydım da o okuyabilseydi!
‘Muhterem Kenan Bey,
Hani bir gün, fakirhanemize meşk etmeye geldiğinizde zeytin yemekteydik. Size ikram etmiştim hani. Bir adet almış ve o muntazam dişlerinizle zeytini dişlemiştiniz hani. İşte bu çekirdek, o zeytinin çekirdeğidir. Tıpkı benim yüreğim gibi, ondan aldığınız candan eksik, kurumuş kalmıştır.’
Sandığı alıp içindekilerini kardeşime verdim. Babamın izin vermediği adamla evlenmesine verdiğim desteğin işareti olarak da zeytin çekirdeğine sarılmış mektubu götürdüm ona,.