01.04.2020

“Merhamet,” dediğiniz şey o kadar kolay bir şey değildir beyler. Göstermelik bir çift sözle ya da yardımla olacak şey de değildir. Biz kadınlarda çoğunlukla doğuştan olan, zorbalıkla köreltilebilen bir şeydir. ‘merhamet’ sözcüğünün köklerinden türetilmiştir, sadece bizlerde bulunan bir organ.
Sizler, beyler, sadece almayı bildiğinizi düşünürsünüz. Böyle düşünmek işinize geldiğinden… Biz de verdiğimizi zannederiz. “Almak” ancak kendinize çok yakıştırdığınız zorbaların işidir çünkü. İşe yaramaz ya da eksik olduğunuzu düşünmemenizi ancak böyle yaparak sağlayabilirsiniz. Oysa öyle değilsinizdir ki. Sadece doğuramıyorsunuz. Yalnızca bizimle olmadığınızda kendinizi eksik hissediyorsunuz. Bilmiyor musunuz ki bizler de sizden uzak olmaya dayanamıyoruz? Evet, doğurabiliyoruz… Ne olmuş yani dünyaya üzerinde sizin de katkınız olan çocuğu getiriyorsak? Şu kadarcık avantajı çok mu gördünüz yani? Ne olmuş ki sizi tam hissettirebiliyorsak? Yokluğumuzda eksik hissediyorsanız ne olmuş? Dedim ya, biz de aynı şeyi yaşıyoruz.
Öyle ya, biz güçsüz hissetmek konusunda idmanlıyız, idmanlı olmalıyız. Oysa sizin güçlü kaslarınız, daha hızlı akan kanınız, kalın sesiniz var. Kemikleriniz de bizlerinkinden güçlü. Alışık değilsiniz kendinizi güçsüz hissetmeye. Onun için bizi suçluyor, bizlere kendinizi asıl siz verirken; sizin bizden aldığınızı iddia ediyorsunuz. Katkınız olan çocukların sizin olduğunuza bile emin olamayacak kadar korkuyorsunuz bizden. Onun için soyadlarınızı veriyorsunuz bizlere. Kendinizi bir rüyaya inandırmak, verdiğimiz sözlere inandırmaktan daha kolay çünkü. Bizi elinizdeki güç sembolü olarak kullanmak çok daha kolay. Neden bu devirde bile seçim yapabileceğimizi kabullenesiniz?
‘Namus’ diye bir şey icat etmişsiniz sözümüze güvenmediğiniz için. Sonra da ona uymayanları cezalandırıyorsunuz. Çoğunlukla bizleri, bazen de kendinizi. Ama aslında her zaman kendinizi…
Bizlere güvenmiyorsunuz; çünkü avantajın bizim olduğunu düşünüyorsunuz. İçten içe her zaman korkuyorsunuz. Vazgeçilmekten korktuğunuz için hapsetmeye çalışıyorsunuz bizi erkinize.
İşte şimdi de beni taşlayarak öldürmeye çalışacaksınız. Öleceğim… Birkaç dakika yaşarım yaşarsam. Acı çekeceğim… Bunu yaparken güvensizliğinizi besleyeceğinizi içten içe biliyorsunuz. Yani, bilmeseniz de içinizdeki bir şeyler size fısıldıyor, biliyorum.
Yanınızdaki kadınları görüyorum. Onlar bilmiyor aslında kendinize hiç güvenmediğinizi. Zaten onlar da kendilerine güvenmiyor çoğu zaman.
Ben güveniyor muydum sanki?
Şimdi de ölüyorum. Ne fark edecek ki!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir