Bir delgecin haznesindeki küçük yuvarlaklardan bir sürü şey yapan bir çocuk olmak; bunun için devamlı kağıtları; hatta kitapları delmek, o yuvarlaklarda kalan harflerle bir şeyler yazmak; ama şekil vererek… Sözgelimi bir kelebek yaparak; ama dikkatli bir gözün seçebileceği bir metni içinde barındıran bir kelebek…
Böyle bir çocuk olmak ayrıntıları sevmemi sağlamış olabilir mi? Onlarla uğraşmamı, oynamamı…
Babam bir yayınevi işlettiğinden, benim çocukluğumu onun ofisinde geçirdiğimden mi kaynaklanıyordu? Evet…
Bir resim defterine hem bir sürü resim yaptım, hem de bir kitap yazdım. Kalın bir resim defterine…
Ne mi yazıyordum? İnsanlardan bahsediyordum. Ne mi yapıyordum? İnsanları benzettiğim hayvanları yapıp; söz konusu insanı neden resmini yaptığım, daha doğrusu yapıştırarak oluşturduğum hayvana benzettiğimi açıklayan biraz şiirsel şeyler.
Sonra da büyüyüp bir psikolog oldum. Eh, tahmin edilir bir eylemde bulunmuşum öyle değil mi?
Ama sonra, yani şimdilerde, danışan beğenmediğimden, yani kendime hasta beğendiremediğimden sıfırı tüketip bir kağıt toplayıcısı oldum.
Çocukluğumdan beri sevdiğim işi yapıyorum anlayacağınız.
Topladığım kağıtlardan gözüme kestirdiklerimi, kadim dostum delgecimle delip yazıyor, yapıştırıyorum. İnsanları resmediyorum yine. Belki, bu defterleri, resmi oluşturan yuvarlaklardaki harfleri fark eden birisine hediye ederim.
Tabii herhangi biri fark ederse…
Maddi açıdan psikologdan Kağıt toplayıcısına fazlaca acıklı olmuş. Yine de sevdiğim işi yapıyorum vurgusu en zor durumlardan dahi mutluluk çıkarılabilir mesajını vermiş tebrik ederim.
Maddi açıdan doğru; ama hasta beğenmemesi de ‘hak etti’ dedirtiyor insana.