Harmanisini üzerime örterek asla yapamayacağı bir şeyi yapmaya çalışıyordu. Beni kendi mülkiyetine katmaya… Öyle sanıyordum ki, bunun için yapamayacağı bbir şey yoktu. O bunun için dünyaya gelmişti. Sahip olmak için. Bana sahip olduğunda da durmayacaktı. Tozlandığımı anlayınca, tozumu silmeye zahmet etmeden sahip olmak için başka bir şey arayacaktı.
Tüm bunlar bir yana, sahip olmak ve bir kenara atılmak umurumda olmasa bile, artık onda ilgimi çekecek bir şey bulamıyordum.
İlk zamanlar karizmatik olduğunu düşünsem de insanlara yaptığı sessiz, çoğu zaman anlaşılmadığı için işe yarayan manipülasyon tekniklerini fark edince tüm karizması önemini yitirmişti. Anlamıştım çünkü. O tekniklerin üzerimde bir yere kadar işe yaradığını fark edebilmiştim ve bu hiç hoşuma gitmemişti.
Bir sürü insana yaptığı bir sürü şantaja tanık olmuştum. Küçük çapta olsa da şantaj şantajdı.
Peki ben bu yaptıklarını nasıl anlayabiliyordum? Diğerleri nasıl anlayamıyordu? Belki de o meşhur karizması çok daha önce, bilmediğim bir şekilde benim için ehemmiyetsiz hâle gelmişti.
Ama nasıl? Bu nasıl olmuştu?
Galiba verdiği bir yüzük ile…
Daha doğrusu onu verme tarzıyla.
Fildişinden yapılma eşyaların çok güzel olsaa da onları kullanmanın yalnış olduğundan bahsetmem üzerine birkaç gün sonra bana fildişi bir yüzük hediye etmesiydi mesele.
Onu kullanmanın yanlış olacağını söylesem de sevdiğim için almış, beni kendime karşı saygısızlık yapmam için yüreklendirmişti.
Bilerek yapmıştı bunu.
Tıpkı bir sigara paketi üzerine “Sigara sağlığa zararlıdır,” yazıp onları satmaya çalışan sigara firmaları gibi.