04.03.2019

Not:
(Taksim’de, İstiklal Caddesi’nde lavanta satan yaşlı bir kadın vardı bir zamanlar. Hala oralarda mı bilmemekle beraber, ona bir hikayeden işlenmiş bir pelerin dikmeye karar verdim.)


Her gün olduğu gibi, o gün de yaşlı kadın elinde lavanta keseleriyle dolu bir sepet olduğu hâlde İstiklal Caddesi’nde bir kenarda durmaktaydı; ama bu kez her günden bariz bir fark vardı. Yaşlı kadın, diğer elinde katlı bir tripod tutmaktaydı. Omzuna asılmış deri bir çantada da bir alet bulunuyordu. Deri çantanın dışı çok yumuşaktı. El yapımıydı sanki. Yani bazı teknolojik aletlerin tutulduğu kaliteli deri çantalardan değildi.
Kadın tripodu kurup çantanın içinden tuhaf bir alet çıkarttı ve tripoda yerleştirdi.
Alet ne kameraya benziyordu ne de başka bir şeye. Bakıldığında algılanacak tek şeyleri, yan yana iki antendi. Tuhaf bir düğmeye bastıktan sonra, bir böceğin antenlerine benzeyen antenler, bir hayal gibi görünüp gözden kaybolacak kadar hızlı titreşmeye başladılar. Onun dışında şekilsiz bir aletti. Bu bile tuhaftı; çünkü el yapımı şeylerin genellikle bir biçimi olurdu. Bu ise, amorftu.
İstiklal Caddesi’nde, onun önünden geçen herkese şöyle bir odaklıyordu antenleri tripodu çevirerek.
Zayıf, derbeder görünüşlü; ama temiz, kafası dalgına benzeyen, genç bir adam, gözlerini yaşlı kadına dikmişti. Daha doğrusu tripodunun üzerindeki cihaza… Merak ettiği her halinden belliydi; ama cesaret edip soramıyordu cihazın ne işe yaradığını.
Sonunda bir torba kuru lavanta almaya, bu sayede cesaret edip sormaya karar verdi. Lavantasını aldı, parasını verdi; ama cesaret edemiyordu bir türlü. İnternette olsa pek sorun olmadan sorabilirdi; ama konuşmak zorunda kaldığında her şey zorlaşıyordu.
Öylece dikilirken; artık kadın sormak zorunda kaldı neden orada dikildiğini, ne istediğini. Hatta ardından hemen, aleti mi merak ettiğini soruverdi ve genç adam için sorun çözülüverdi.
Genç adam doğruladığında, kadın ona beklemesini, bekler ve gözlemlerse anlayabileceğini söyledi.
Kızmıştı genç adam,. Bir sürü işi vardı onun. Denetlemesi gereken bir program, denetlerken zaman geçireceği bir oyun vardı, işe yetişmesi gerekiyordu yani. Kadının kaprisiyle uğraşacak zamanı yoktu. Neden söylemiyordu ki olduğu gibi aletin ne işe yaradığını! Onun dışında kimse de almamıştı lavanta zaten. Aletin müşteri çekmediği belliydi…
Ama ah şu merakı!
Adamın huysuz ifadesini gören kadın, tripodu çevirerek; aleti ona odakladı. Antenler titreştikçe, adam çevresindeki insanları anlıyordu. Evet… Kadını anladı önce. Lavanta keselerini satma zorunluluğunu, torunlarına olan sevgisini…
Dikkatini oradan geçen insanlara yöneltti sonra; ama anlık bir şeydi onunkisi. Oradan geçerken tripoddaki aletin hafif etkisiyle yükselen hafif anlayışlarını hissedebildi bazılarının. Büyük bir kısmı da; tıpkı onun gibi, başka şeylerle o kadar yoğundu ki, aletin anlık etkisi, etkisiz kalmıştı onlarda.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir