Bir parktaydı. Çocuk parklarında genelde olan havada ellerinle yürümeni sağlayan çoklu barfikslere benzeyen yolun başında, demir merdivenlerden çıkmaktaydı. Heyecanlıydı. Ne zamandır oraya gitmemişti. Acaba bir değişiklik var mıydı? Onu özlemişler miydi?
Merdivenler, normal den çok daha fazlaydı. Zaten bu da normal bir el yolu değildi. Adını bilmese de elleriyle yürüdüğü için el yolu diyordu buna. Gerçi sadece elleriyle yürümeyecekti ama bunun amacı buydu nihayetinde.
Merdivenlerden çıktı. Üç çubuğu elleriyle geçti ve şimdi… Bu işin en zor anına gelmişti. Barfiks çeker gibi yapıp kendisini demirlere çekecek, ayaklarını demire koyup el yolunun üstüne çıkacaktı. Neredeyse her hafta yaptığı bir şeydi bu. Çok zorlanırdı ama değerdi…
Dördüncü demir çubuğa ayaklarını koyduğu anı çok severdi; çünkü tam o an değişim başlardı. Her şey değişirdi… Ayaklarının altında demir değil de toprak bir yol olurdu o an. Tam o an…
Parkın sıradan kokusu, çocuk sesleri… yerini yemyeşil bir kokuya ve kuş seslerine bırakırdı. Hem de her biri bir bülbül kadar güzel sesli, sesini başka hiçbir yerde duyamayacağınız, oraya özgü kuş sesleri…
Çocuklar vardı orada. Bir sürü çocuk. Geri dönmekten vazgeçmiş…
İşte, o gün, o an, o da aşağıdaki dünyadan vazgeçmek için çıkıyordu.