Düşlerimi gerçekle bağlayarak sal yapmıştım. Hayatın içinde yüzebilmek için bu şarttı. Belki herkes böyle yapıyordu ama kaç kişi bunun ayırdındaydı ki? Ya da gerçekten kaç kişi düşlerini bağlamak için uğraşırdı? Birçoğu da sadece gerçekten oluşan bir sal yapmıştı. Düşlerden oluşan bir sala göre çok daha katı bir sal…
Aman… Başkalarından bana neydi ki?
O salı yüzdürürken öylece, sakince denizde yüzen birisini gördüm. Uzakta olduğu için sadece yetişkin bir insan olduğunu anlayabilmiştim. Sonra ona doğru çektim kürekleri ve yaklaştığımda onun ölmek üzere olduğunu anlayabildim. Ya da uyuduğunu…
Hemen inisiyatif kullanıp su a atlayarak onu salıma çıkarttım. Dilerim emeklerim boşa gitmezdi de onu yaşatabilirdim. Acaba salına ne olmuştu? Bazı filozoflar salsız yüzerlerdi. Belki o da onlardan biriydi.
Ayılmasını bekledim. Nabzı düşük olsa da korktuğum kadar değildi.
Sonunda uyanmıştı. Beni başında görünce gülümsedi;
“Bak şu işe… salıma kavuşmuşum…”
“Ama bu benim salım. Seni yüzerken görünce salıma aldım, kurtarmak için… Neredeyse ölüyordun.”
Hâlsizce güldü.
“Kendinden başka kimseyi salına alamazsın, bilmiyor musun…”