Dişlerindeki tüplerin içinde zevk taşıyan bir yılan üretmeyi planlıyordu. Kesinlikle zehir ya da daha fazlasının istenmesine meydan verecek türde bir uyuşturucu değil…
Bir anlık bir zevk işte. İnsana bir defa yetecek bir şey. Aşı gibi… Bir daha aldığında hiçbir şey hissedemeyeceğin için bir daha isteyemeyeceğin bir tür zevk…
Zordu. Tanımlaması bile zordu ama yapmıştı. Öyle bir yılan üretebilmişti. İstediğim gibi, bir insan sadece bir defa o zevki hissedebiliyor, bir defadan sonra yılan ne kadar da ısırsa sadece dişlerinin tenini delmesini ve bir sıvı zerk edilmesini hissediyordu o kadar.
Sonra, çiftleşme mevsimi geldiğinde yılan yok oldu ve birkaç gün sonra geri döndü.
Yuvasında birkaç küçük yavru gördüğünde şaşırmış ve merak etmişti yılancıkların zehirlerinin içeriğini. Yılanları besleyip büyütmeye çalıştı ama içlerinden sadece biri hayatta kalmıştı. Ana yılan bile ölmüştü. Zehrini kazayla deneyen kişi de kendisi olmuştu.
Yılan onu ısırır ısırmaz ölümsüz olduğunu anlayacak kadar yenilmez ve mutlu hissetmişti. Fakat hayatında ne olursa olsun mutsuz hissedemiyordu.
Daima, daima mutluydu artık. Ve ölümsüzdü, ne yapsa ölemiyordu.
Talihli yılan bir bal arısı gibi birisini ısırdığında dişlerini düşürdüğünden, onu ısırdıktan sonra bir gün bile yaşamamıştı.