Kusursuzluk fikrinden hiçbir zaman hazzetmemişti. Hazzetmemek bir yana, korkmuştu. Öldüğünde kusursuz bir yere gitmemek için elinden geleni yapmaya çalışmış, bunu dahi başaramamıştı. İyi bir insandı o. Birisinin iyi olup olmadığına karar vermek hiç kolay değildir gerçi. Buna rağmen, nereden bakılırsa bakılsın, o iyi bir insandı. Onun için kötü olamamıştı ya. Kusursuz bir yere gitmemek için, en korktuğu şeyi yapmamak için dahi kötü olamayan, iyi bir insan.
Pürüzsüz şeyleri sevmezdi. Pürüzsüz bir şeydeki tek pürüzlü kalmış bir şeye bayılırdı. Eşyaları genelde kusuru gösterecek kusursuzlukta şeyler olurdu. Japon sanatı olan kintsugi, onun bu konu hakkındaki düşüncelerini bir nebze de olsa özetleyebilirdi. Kintsugide, kırılan şeylerin çatlaklarının altınla belirginleştirilerek çatlaklara, kusurlara değer vermek esastı. O da kusurları tıpkı bu sanat akımında olduğu gibi değerli görüyordu ama bunun nedeni hem onlara önem verdiğinden, hem de kusursuzlukta kaybolacağından, benliğinin, yani, bir şeyler öğrenip kendisi olmaya çalışmanın herhangi bir önemi olmayacağından korkuyordu. Öyle ya, her şey kusursuz olacaktı, kendisi bile. Kusursuzluk insana ne öğretebilirdi ki?
Nirvananın ona ulaştığını bildikten sonra nasıl ve neden bir kıymeti olacaktı? Neden bir son olmalıydı? Son fikri bu kadar önemliyse, ilk ya da baş fikri neden bu kadar önemsiz ya da çelişkiliydi?
Hiçbir şeyin ilki ve sonu olmadığına inanmak daha istikrarlı olmaz mıydı? Kusursuzluğa inanmamak… Onu beklememek…
Bu soruları ve binlerce başka soruyu sorardı kendi kendisine. Başkasına değil… Bilirdi, kimse onun gibi düşünmezdi.
Yaşamında hiçbir pişmanlık olmamanın ne demek olduğunu, ondan başka hiç kimse daha iyi bilmezdi herhalde.
Ölümden korkardı. Belki de en çok o korkardı. Kusursuzluğun, aslında bu ona göre hiçlik demekti, onu ele geçirmesi fikri dayanılır gibi değildi.
Bazen de dünyanın madde ve enerji döngüsüne katılacağını, yani tekrar kusura, kusurlu olana doğacağını düşünüp teselli olurdu.
Böylece yıllarca yaşadı. Harika bir ömür sürdü.
Öleceği günün gelmesi fikri karşısında sakindi. Ölü bedeninin gömülmesini, hiçbir şey yapılmadan öylece gömülmesini vasiyet etmişti.
Vasiyet ettiği kişiler ölmesine rağmen o bir türlü ölmemişti. Ölememişti…
Kusursuzca yaşamaya devam etmişti. Ömür çizgisi kusursuzdu.
Sağlıklıydı ve bir türlü ölmüyordu. Kendisini öldürmeyi denemiş, başarılı olamamıştı.
Yaşamının kusursuzluğundan korkmayana kadar yaşamaya devam edecekti. Kusursuzluğun kusurunu görene, yani hep gördüğü şeyi idrak edene kadar…