07.12.2018



Bir sabah uyandığımda bir baktım, iki yaşındaki bir çocuğun bedenindeyim. Vücudumu yokladım, ağrı sızı yok. Gerindim, kalktım, yürüdüm. Farklı basıyordu ayaklarım. Bedenim ferahtı. Sanki çimlerin üzerindeydim her daim. Toprağı, doğayı unutmamıştı henüz bedenim. Ona göre yapılan ayar, şehir tarafından bozulmamıştı daha. Şehir, kötü alışkanlıklar, keder, umursamazlık... henüz şeklini değiştirmemişti.
Ah...
Yüzüme dokundum. Payına düşen duman çok azdı gözeneklerimin. Yüreğimi yokladım. Öfkenin asidiyle çok az hırpalanmıştı. Hatta öfkeyi bilmiyordu bile.
Dudaklarıma dokundum, çok gülmüş, çok ağlamışlardı ama hepsi de gerçekti. Yapmacığı bilmemişlerdi şimdilik.
Bir tek zihnim... O eskiydi ve vücuduma, yani yeni vücuduma her şeyi hatırlatıp öğreten de o olacaktı... Oldu... Artık iki yaşındaki bedenim, her şeyi yaşamıştı. Hem de hiç yaşamadan...
Zavallıcık!
Yine de...
İki yaşındaki vücudumu sevmiştim. Onunla bir şansım daha olabilirdi.
Olabilir miydi?

Yorumlar

  1. Cennetten mi yazıyorsun? Bu ne güzel kurgu böyle?

    1. Eylem Yurtsever says:

      Müzik böyle bir şey işte, yazdırıyor insana.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir