aynı şeyleri söylemekten bıkmayan var mıdır? Sabah mecburen “günaydın” diyeceğiz birbirimize. Ayrılırken görüşme temennisinde bulunmak zorundayız. Gerçekten mecbur muyuz peki? Gerçekten mi?
Sessizlik yemini etmeye karar verdim. Yazılı bir kâğıt taşıyacaktım. Nasılsa bir bilgisayar programcısıydım. İşim sadece kod yazmaktı. Yazılı iletişimde bulunurken doğrudan doğruya utanmadan konuya girebiliyordum. Ya da yadırganmadan…
Sessizlik yeminim, beni gürültüye, herkesin devamlı konuştuğu yerlere itmişti. Onlar konuşuyordu, ben de dinliyordum.
Hep aynı sözcükler yankılanıyordu kulağımda.
Hep aynı…
Farklı tonlar, farklı konular; ama aynı sözcükler.
Ben de; bilmediğim diller konuşan insanların yanına gittim. Hemen ayırt ettim onların “günaydın”larını. Onlar da aynı sözcükler kullanıyorlardı. Ben bilmesem de…