09.02.2018

Aynalara bakmayı severdi, çok severdi. Bir şeyler yaparken kendisini göz hapsine almaktan haz duyardı. Bulunduğu yerleri aynalarla süslerdi onun için. Parçalı aynalar, büyük aynalar, düz aynalar, çukur aynalar…
Diğer insanları da aynadaki yansımalarından izlemekten hoşlanırdı. Su kıyılarında dolaşmayı da severdi. Doğal ayna olan su birikintilerinde, bulanık da olsa, kendisini seyretmek ona büyük haz verirdi.
Öldüğünde onu kapağında ayna olan bir tabutla defnetmelerini vasiyet etmişti. Bakmasa da; bakamasa da böyle bir şansı olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı çünkü.


Yaşlanmıştı ve gözleri görmez olmuştu. Bu duruma, en çok aynalara bakamayacağı için üzülmüştü.
Bu kez kendi vücuduna dokunmaya başladı. Her hareketinde elleri vücudundaydı. Bir tür inme geçirdi ve ellerinde his kaybı oluşmuştu. Bu kez kollarıyla dokunmaya başladı. Yavaş yavaş vücut hareketliliğini kaybetmiş, yatağa bağlanmıştı ama bu kez de düşüncelerine, her bir düşüncesine ayna tutmaya başlamıştı. Başarmıştı!
En son aşama bu olmalıydı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir