Motor sesleri yükseldiği an, belki ondan da önce görünmüştü ufukta. Sesleri duyduğunda kendi halinde kahve içmekteydi. Sakindi ama beklemekten de geri durmuyordu.
Neredeydi?
, Nerede kalmıştı?
Onu beklediğini biliyordu. Gelmesi bunu değiştirmemişti. O beklemeye devam etmişti; çünkü beklediğini bulamamıştı.
O sabrı ve güveni beklemişti. Daha doğrusu, güveneceği kişiyi sabırla beklemişti; ama beklediği şey gelmeden önce, sabırsızlığına yenilemeyerek; onun yerine karar verilmesine izin vermişti ve tüm isteklerinden feragat etmişti. en azından kısa bir süreliğine. Tüm isteklerinden feragat ettiği taktirde ne olur onu bilmek için.
Hiçbir şey olmamıştı. Onun ne istediğini hiç kimse bilemezdi. Ne ummuştu ki? Biraz rahatlık mı? Başkalarının onun yerine karar verebileceklerine ve bunu ondan daha iyi yapabileceklerine olan inanç mı?
Herkes, ona beklediğinin gelen şey olduğunu dikte etmiş, daha fazla beklemesini önlemeye çalışmıştı ama o kanmamıştı hiç kimseye. En azından birkaç saat sonra anlamıştı gerçeği.
Sonra beklemeye devam etmişti ve hırslanmıştı herkese. Ona yalan söyledikleri için. Kendilerini düşünüp kim bilir ne amaçla, tümü yavaş yavaş anlaşılacaktı
, onu boşu boşuna duraklattıkları için. Hem de bu tür bir duraklama işine hiç yaramıyorken…