09.10.2018

Erhu, Yan flüt, kahon ve ukulele…
Yaylı, üflemeli, vurmalı ve telli…
İşte muhteşem bir quartet…
Erhu çalan aynı zamanda şarkı da söylüyordu ve söyledikleri şarkıların sözlerini de o yazmıştı. Ukulele çalan da eşlik ediyordu şarkılara.
Bir vidanın şaftındaki dişliler gibiydiler. Ayrı ayrı gözüken ama bir olduğu için, arasına tırnağını koyduğunda baştan sona kadar ilerleyebileceğin kadar bir ve akışkan.
Grubun adı Bukalemun’du; çünkü dördü de sürüngenlere meraklıydı ve tarz değiştirmeyi seviyorlardı. Yapmak için değil, eğlenmek için… Müziği her haliyle seviyordu onlar.
Bir gün, kahon çalan hiçbir şey demeden gitti. Artık üç kişi olmuşlardı. Kalmamıştı grubun ritmi. Kimse bilmiyordu kahoncunun nereye gittiğini.
Aylar sonra bir gün, yan flütçü gitti, belki de aynı yere…
Ve gitmişti grubun nefesi, bilinmez bir yere…
Ama ölmemişti grup yine de.
Ondan iki gün sonra da ukuleleci gitti, grubun kalbi…
Kalmıştı grubun ruhu, gitmemişti bir yere.
Bekleyecekti onları, belki de boş yere.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir