Bir gümüşçüde görünmez ama tanıdık ellerle değiştirilmiş, bir kolye şekline sığdırılmıştım. Kurtulmam, kendi biçimimde özgür olabilmem için gereken, benim için uygun bir kadın ve bir erkeğin beni beğenmesiydi. Umarım bu iki kişi bir çifti oluştururdu. O zaman işim çok daha kolaylaşırdı.
***
O gün bir çift olmak şöyle dursun, birbirlerini bile tanımayan iki kişi gelmişti dükkâna. Bir kadın ve bir erkek. Başkalarıyla evli değillerdi bereket. İkisi için de parlayınca yanıma yaklaştılar ve bana uzandılar. Elleri birbirlerine çarptığı an fark etmişlerdi birbirlerini. Eh, gözlerini kamaştırmıştım ikisinin de. Som gümüş bir zincir, yakut kırmızısı, taş bir kalbi saran aynı zincirden örülü bir ağ… Gözden uzakta kalmak için uğraşmasam anında beğenilmem işten bile olmazdı. Ama ben seçmek istiyordum beni alacak olanları.
O an, ilk defa birbirlerine baktılar. Ne yazık ki birbirlerini değil, beni düşünüyorlardı. Kavga etmeye başladılar. Baktım olmuyor, onları kaçırmak da istemediğimden, şekil değiştiriverdim. Nasılsa beni alacaklarına emindim.
Artık som gümüş tozlarından oluşmuş, minicik bir bebektim. Bir ruh… İkisini tozlarımla parlatıp birbirlerine bağladıktan sonra;
“Ben ancak ikinizin olabilirim,” diye seslendim ruhlarına. Ve…
Doğmak üzere uçuverdim.