Yavru bir köpek bulmuştu. Hayvanları satan bir dükkanın sahibi hastalıklı olduğu için dükkanın önüne bırakmıştı onu. İyi cins bir köpek olmasına, binlerce dolara satılmasına rağmen şefkati para hırsıyla dahi ateşlenemeyecek kadar sönmüştü. Adam köpeği dükkanın önüne bırakır bırakmaz duruma müdahale etmeseydi muhtemelen köpek gerçekten de ölmüş olacaktı.
Varını yoğunu, yani manevi olarak varını yoğunu köpeğe vakfetmiş, hayvanı sağaltmayı becermişti.
Biyoteknolojik deneyler yapan bir laboratuvarda teknisyen olarak çalışıyor olmasına rağmen, belki de oradaki bilim insanlarından çok daha donanımlı olduğunun sinsi; ama zararsız özgüveniyle, bu yavru köpeğin zihinsel şartlarını iyileştirmeyi bir proje edinmişti.
Gece el ayak çekildikten sonra yapıyordu çalışmalarını.
Köpekse ne kadar acı çekse de; onu yaşatmış olan, kendisini bildi bileli kokusunu tanıdığı bu kadına teslim olmuş, yaptığı hiçbir şeye ses çıkarmıyordu. Tipik köpek sadakatiyle…
O gün, sinirleri istediği, programladığı gibi şekillendirecek kurtların nasıl iş çıkarttığını anlayacaktı. önce kurtları tasarlamış, programlamış ve köpeğin burnundan beynine ve omuriliğine ulaşmalarını sağlamıştı. Şimdi de; deneyin finaline gelinmişti.
Sadece beyini değiştirmemişti aslında. Köpeğin ses tellerine bile müdahale edebilmişti programladığı bir çift kurt…
…
Köpek patilerinde bir çift eldiven, kadının burnuna bir şeyler, kurtlar, sokuyordu. Beyninden ses tellerine kadar bir köpeğe benzediğinde nasıl olur, onu merak ediyordu…