13.08.2018

Biliyordu. Yaşamak için bir sürü neden vardı. Peki o ne diye başka sebepler arıyor, yenilerini diliyordu? Neden eskilerini değerlendirip yenilemiyordu? Neden devamlı istiyor, olanları itiyordu?
Böyle yapınca önü hep boş kalıyor, o devamlı aranıyor, hiçbir şeyi yokmuş gibi görünüyordu işte. Eh, bu şekilde olunca da; yaşamak için sebepler aradığında, sadece önündeki boşluğu görüyordu.
Bir gün, kendi halinde birisine rastladı. Yanında yöresinde bir sürü yaşama sebebi bulunan, elleri kolları dolu olan birisine…
Usta bir yankesici sandı kendisini ve içlerinden bir taneciğini, aşırdı.
Bir sürü insanın yaptığı hatayı o da yapmıştı işte. Kendisinin olmayan bir amacı, bir sebebi aşırmıştı. Bu sebep, onu günbegün zehirlemeye başlamıştı. Kangrenleşmeye başlamıştı ruhu. Atamıyordu çünkü hırsızladığı mala tüm gücüyle sarılmaktaydı. Zaten kabullenemiyordu çünkü onun değildi. Kendisinden çıkmamıştı ki.
O yavaş yavaş ölürken; kollarındaki yığından aşırdığı şeyin aynısını, sanki o hiç aşırmamışçasına tekrar gördü aynı yerinde. Kökü ondaydı çünkü. Çabucak çıkmıştı işte.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir