13.12.2018

Birisini sevmezsiniz, sevmediğinizi söyleyemezsiniz, sonra da başka birisini sevmeye, hatta o sevgiyi onunla yaşamaya başlarsınız. İşte, ihanet ettiniz bile.
Çaresizliğe boyun eğip cesur davransaydınız… Suyun yönünü baştan değiştirseydiniz… Onu artık sevmediğinizi derhal söyleseydiniz…
Siz korkak mısınız? Yoksa cimri mi? İki şeyin de; yani geçmişinizin ve geleceğinizin de elinizde kalmasını isteyecek kadar cimri ya da istifçi mi?
Ya da kararsız mısınız? Kalbinizle değil de; kalp zihin arası gidip gelen o tuhaf mantığınızla mı karar veremiyorsunuz?
Siz ihanet edenler… Siz ne yapıyorsunuz?
Peki ya ben? Bana neden daima ihanet ediyorlar? Ben ne yapıyor ya da ne yapmıyorum da böyle oluyor? Belki de cevap kendime değer vermeyişimde saklıdır. Belki de cevap saklı değildir, ayan beyan ortadadır ve onu bulayım diye o görünmez, göremediğim, burnuyla beni dürtüp duruyordur. Bilmiyorum. Göremiyor, duyamıyor, dokunamıyor, koklayamıyor, tadamıyor, düşünemiyorum.
Yani bu cevap şimdilik ne somut ne de soyut olarak mevcut hayatımda. Varsın olsun, kıyamet mi kopar.
Hâlâ yaşıyorum…


Hey!
İşte buldum cevabı!
Onlardan önce ben ihanet ediyorum. Hatta en başta ben….
Onları hiç sevmeyerek…
Kendimi hiç sevmeyerek…

Yorumlar

  1. Sadece Öykü yazmıyorsun Tebrikler

    1. Eylem Yurtsever says:

      Durum öyküsü aslında. Uydurma bir karakterin ihaneti tanımladığı…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir