Yeşil gözlerindeki ışığın sönmesinden korkmasam, onu öldürürdüm. Evet, benim kocamdı, onu her yönüyle sevmem, iyi günde de; kötü günde de yanında olmam, onu bırakmak dahi istememem gerekiyordu ama evlendiğimden beri sadece gözlerini sevebilmiştim. Geri kalanı işe yaramazdı. Aslına bakarsanız o adam gözleri dışında evlat olsa sevilmezdi. Allahtan ondan bir evladım da olmamıştı.
Ne olacak, görücü usulü bir evlilikten benim de kısmetime böyle bir şey çıkmıştı işte.
Bir kere kötü kokuyordu. İkincisi konuşmasını, oturup kalkmasını bilmez, olur olmadık yerde olur olmadık şeyler söylemek konusunda hayrete şayan bir başarı gösterirdi.
Dağınıktı, pisti, sevgisizdi. Hiçbir şeyi sevdiğini görmemiştim. Arabası dışında…
Ama… Ailesinde kimsede olmayan, ışıl ışıl, yeşil gözleri… onlar çok güzeldi…
Sağdaki ve soldakinin ayrı ayrı dizilmiş kahverengi harelerini ayırt edecek kadar sık bakardım o gözlere.
Öldüğünde, yemin ederim ben öldürmemiştim, hiçbir şey için değil, sadece o gözler için yas tutmuştum.
Birkaç yıl geçip her yönüyle sevebileceğim bir adam bulduktan sonra bile, gözlerimi kapattığımda hep o gözleri görüyordum.