Merdivenlerden çıkıp koltuğa oturdu. Kemerler otomatik olarak ayarlandı. Güvenlik çubuğu, tıpkı bir eğlence parkındaki araçlarda olduğu gibi aşağı inip kitlendi.. Araç kapandı, tüm sistem kendisini otomatik olarak ayarladı. Sıra kontrol etmekteydi. Aracın tek yolcusu olan ona düşüyordu bu rutin görev.
Rutin ama önemli bir görevdi çünkü uzaya gidecekti. İlk defa, tamamen yeni bir teknolojiyle çalışan bir aracın ilk yolcusuydu. İlk defa başka bir yıldıza doğru yolculuk edecek, ışık yılları aşacaktı.
Roketler ateşlendi ve hafif bir sarsıntıyla uzaya çıkıverdi.
Araçtaki tek gereksiz eşya bir balya samandı. Saatler süren toplantılara mal olmuştu bu balyayı götürmek. Her bir saman çöpü teker teker kontrol edilse de onun götürmek istediği şey bulunamamıştı.
İnce bir iğne…
Aslında incecik bir tüpe bağlanmış, ince bir iğne…
Tüpün içindeyse bir çip bulunuyordu. Kendisini inşa etme gücüne sahip olacak, biricik dostunu içinde barındıracak bir beyin… Bir bilgisayar… Sıradan olmayan bir bilgisayar.
Çip işini bitirdiğinde, o saman balyası artık bir bilgisayar olacaktı. Sağlam bir bilgisayar…
Araç söz konusu yıldızın yörüngesine girdiğinde, lise çağlarındaki uğur kalemliği olan ama şimdi iletişim bilgisayarının kılıfı olan şeyi açıp görevinin ilk aşamasını başarıyla tamamladığını söyledi. Görüldüğü gibi, geçmişe bağlı bir insandı. Uğur kalemliğini ve ilk yarattığı eseri olan muhteşem arkadaşını yanına almasının bir yolunu bulmuştu.
Peki neden bu yolculuğa gönüllü olmuştu? Geçmişi sadece bir bilgisayar ve kalemlikten oluşmuyordu ya…
Tek zaafını yenmek istemişti ve bir bilgisayar ve bir kalemlik, kendisine verdiği tek tavizdi.