Hiçbir balık kırlangıç balığı kadar denizi kendi varlığında, tadında ve kokusunda taşıyamaz bana kalırsa.
Kırlangıç Efe de bunu bilerek adamlarına kendisine Kırlangıç dedirtmiş, bana öyle söylemişti zamanında.
Kırlangıç Efe kim mi?
Deniz aşığı, tuhaf bir adam. İsyankar adam Kırlangıç Efe. Deli Dumrul’ların acımasız Azrail’i olma peşinde. Ama hiçbir şey eski zamanlardaki kadar basit değil artık. Ne Deli Dumrul’lar ayan beyan bir şekilde kuru bir çay üzerine bir köprü yapıp geçenden de geçmeyenden de para alıyor ne de Azrail’ler onları yakalayıp aman diletebiliyor.
Artık Deli Dumrul’ların köprülerinin kuru bir çay üzerine yapıldığı geç, çok geç anlaşılıyor ya da hiç anlaşılmıyor.
İşte Kırlangıç Efe de böyle bir zamanda yaşamıştı. Gerçi, eğer sağ olsaydı, Kırlangıç Efe’ye son zamanlarda bir Deli Dumrul’un meydana çıkıp; tıpkı isim babası gibi işe yaramaz bir yerde bir köprü yaptırdığını söyleyebilirdim. Kime bir yararı olurdu ki bunun? Üzülürdü Kırlangıç Efe’m sadece.
Her neyse… Bir otelin satın aldığı bir plaj yüzünden çıkmıştı sıkıntı. Kırlangıç Efe’nin şahit olduğu ilk özel plaj… Denizin satılması… İşte bu ona çok ağır gelmişti ve savaş açmıştı oteli alıp plajı satanlara.
“Belki,” demişti, “Toprağı kurtaramadık ama denizi kurtarabiliriz.”
Gülmüştü sonra anlatırken. Sonuç zaten belliydi.