Geniş bir caddede, kollarını sallayarak ve şarkı söyleyerek yürüyordu. Yanına yaklaşan biri incecik sesindeki mutluluğu ayırt edebilirdi. Orta boyluydu. Koyu renkli saçlarında yer yer daha açık renk boya kullanarak yapılmış süslemeler ve yaptığı makyaj… ona bakan birisi her yönden mutlu olduğunu düşünürdü.
Gerçekten de mutluydu. Çok iyi bir işi vardı. Onu çok mutlu eden bir birlikteliği henüz başlamıştı ve son hızla devam etmekteydi. Ailesiyle arası mükemmeldi. Gözle görünür hiçbir sorunu yoktu. Aslında, gözle görünmez hiçbir sorunu da yoktu.
Yürürken bir dilencinin yanından geçerken fark etmişti. Dilenciyle aynı şarkıyı söylüyorlardı.
“Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın…”
Dilenci dişleri dökülmüş ağzıyla, genç kadın ise düzgün telaffuzuyla söylüyordu şarkıyı. Yan yana geldiklerinde genç kadın duraklayarak istemsizce sesini yükseltip dilencinin sesiyle aynı ayara getirdi. Altoyla soprano uymuştu birbirine. Dilenci de yükseltti sesini. Geniş caddede bu iki ses yükseldi ve şarkı bitene dek kornalar dahi durdu. Baştan alıp iki kere söylemişlerdi. Birlikte söylemek güzeldi. İki çevrimden sonra, aynı anda şarkıyı yavaşça sonlandırdılar.
Kadın yürümeye devam etti, dilenci ise başka bir şarkıya başladı.