Bilir misiniz beyefendi, bir tavuğun sesinin hep çilekeş olduğunu düşünmüşümdür. Oysa herkes “Tavuk gibi gülme,” der bana; ama bunu dediklerinde gülüşüme bir ara verir, acı acı gülümserim. Mutluluktan eser olmayan bir gülümsemedir bu. Bir saniye önceki o katıksız mutluluğu özleyen bir tebessüm. Gözlerim bulutlanır. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yapmak zorunda hissederim kendimi ve öyle yaparım. Oysa kahkaha atan diyaframıma bir değirmen taşı oturmuştur sanki. Bu taş orada kalıcıymış gibi gelir.
Bunun nedeni, çocukken bir adamı, bir tavuğa; tavuk için çok kötü olan ama adama zevk veren bir şeyi yaparken görmemdir. Bu yetmezmiş gibi, bir sonraki gül tavuk öldüğünde, adamın onu afiyetle yiyebilecek bir mideye sahip olduğuna bizzat şahit olduğumdandır.
Onun için beyefendi, bir tavuğun gülüşü ve kaderine sahip olmak, gerçekten hiç komik değildir.