Farecik, insanlar arasında olmaktan son derece mutsuzdu. Onlar ona çok yakışıksız görünüyordu. O çığlıkları, o iğrenen, kocaman bir bebeğin yapabileceği saçmalıktaki devasa çırpınışları, o saygısızlıkları... Ah o saygısızlıkları! Küçük ve iğrenç bir şey olarak görülmenin onda uyandırdığı rahatsızlık yetmezmiş gibi, insanların bulunduğu yerlere yakın olmak zorunda kalışı deli ediyordu onu. Mecburdu; çünkü ancak insanların olduğu bölgelerde yemek bulabiliyordu. Zaten insanların bulunmadığı bir bölge yoktu ki. En azından onun ayaklarının gidebileceği mesafelerde...
Kum gibi insan vardı ve her biri bir kum tanesinden oldukça büyüktü. Bir de farelerin çok fazla doğurduklarını söylerlerdi utanmadan. Evet, dinlerdi farecik insanları. Onların aksine, dinlemeyi severdi. Bir fare nasıl ses çıkarır deseler, çoğu bilmezdi bile ama herkes bir fareden korkar ya da iğrenirdi. Bunu hiç anlayamamıştı farecik. Onun sesini bile dinlemeye zahmet etmeden; iğrenip korkmaya hazırdılar. En fenası da; onu öldürmek için buldukları iğrenç çözümlerdi. Kendilerine bile dehşetengiz işkenceler yapan bir türden daha ne beklenirdi?
En kötüsü de yapıştırılarak ölüme terk edilmekti. Üstelik bunu zevkle anlatıyorlardı birbirlerine. Duymuştu bunları. Şu kapanlar da... Ah! Yavrularından birisini kaybetmişti bir kapanın demir pençelerinin arasında. Bir fare çok fazla doğurabilirdi ama içi acırdı boşu boşuna kaybettiği yavruları için. Oysa insanlar saçma sapan sebeplerle savaşa gönderiyordu kendi yavrularını. Hem de yemek bulmak için falan değil, kendileri bile bilmedikleri, koklanıp tadılamayan, görülüp duyulamayan nedenlerle...
Bu iğrenç değil miydi asıl? Bir farenin ayaklarının dibinde koşması daha iğrenç görülüyordu oysa insanlar katında.
İşte o gün de öyle olmuştu. Bir insan onu görmüş, ayaklarıyla ezmeye çalışmış, başarılı olamayınca da iğrentisinden bir sandalyeye çıkmıştı. Böyle bir davranışı da ilk kez görüyordu. Genelde ya öldürmeye çalışır ya da kaçarlardı. Onun yaptığı gibi ikisini ardı ardına yapmaya çalışmazlardı.
Farecik artık bıkmıştı. İnsanın bulunduğu sandalyenin ahşap ayağını hızla kemirmeye başladı. Artık o da bu insanı öldürmeye çalışacaktı. Ya da başka insanları...