Elleri yumuşacıktı. Düşünceleri ve sesi de… Sesi kalın, boğuk ama yumuşaktı. Başka birisi onun sesini alsa çok korkutucu bir şekilde kullansa insanların gözü korkardı; ama o kullandığında insanlar kendilerini güvende hissediyorlardı. Çok iri bir insan değildi. Ne var ki, iri bir insan dahi onun tarafından kollanacağını düşünürdü. Bir kavgaya girip yara almadan çıkabilirdi sanki. Güçlü kuvvetliydi. Belki de onun için kendisine bu kadar güveniyordu. Kaslarının her lifini gerektiğinde ve gerektiği kadar kullanmanın bilgisine sahip olduğunu düşündürüyordu insana.
Fikirleri de güçlüydü. Esnek ve güçlü… Önyargısız birisi olmaya çalışırdı ama ağlayan insanları sevmezdi. Çok gülenleri de…
Sevmemek, kötü davranmak değildi onun için. Sevmediğini belli bile etmemeye çalışırdı. Bir bebeğin ağlaması bile daraltırdı onu. Kendisi bir damla gözyaşı bile dökmemekle övünürdü. Belki de dökemediği için dökmemişti…
Çok nadir gerçekten gülerdi. Ağlamak ve gülmekle ilgili bir sorunu olsa gerekti.
Bir gün, çok çok güzel bir kadının ağladığını gördü. Yanından, yalvaran gözlerle ona bakmasına aldırmadan; yürüyüp geçti.