18.03.2018

Bir kadın, bebek arabasını iterek yürüyordu. Arabanın içinde neredeyse birinci sınıfa gidecek kadar büyümüş bir çocuk oturmaktaydı. Kadınla çocuğu görenler çocuğun neden o arabada öylece oturduğunu soran gözlerle kadına bakıyorlardı. Çocuk özürlü müydü acaba? İstisnasız hepsi bunu düşünürcesine çocuğu tepeden tırnağa süzüyordu.
Hayır, çocuk özürlü falan değildi. Anne zamanı dondurmuştu ve çocuk bu konu hakkında ne yapacağını bilmiyordu. Hatta bir şey yapması gerektiğini bile düşünemeyecek kadar hoşnuttu bu ilgiden.


Artık büyüdüğünü annesinin ölümünden sonra anlayan adam, kayda değer hiçbir şey yapmadığından zamanı yavaş işleyen bir kadın buldu ve evlendi. Aslında kendisi de zamanı yavaş işleyen bir sığınağının olmasından memnun, hareketli bir zamanı bulunan dünyaya hazırlıksız ve hızlı bir geçiş yaptı.
Kayda değer hiçbir iş yapamadan öldü ama bunu hiç kabul etmedi.
Aslında yaptığı tek kayda değer iş, bu tür sığınakların oluşumundaki rolüydü.
Karısı da annesi gibi öldü. Zamana hiçbir iz bırakmayacağını bilip bu gerçeği kabul ederek öldüğünden çok daha dürüstçe yaşadığı söylenebilirdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir