Hiçbir şeyi eksik olmayan bir siteydi burası. Alışveriş merkezleri, parkları, galerisi, Tiyatro ve sineması, Spor salonu, hatta bir ikinci el pazarı bile olan…
“İkinci el pazarı” deniyordu; çünkü kimsenin dili “bit pazarı” demeye varmıyordu. İşte bunun için bir sitede birleşmişti bu insanlar. Hiçbir yerleri hiçbir şeye varmadığı için. Onları oluşturan tüm hücrelerin ulaşımda problemleri olduğu için… Sadece kendileri olduğunu düşündükleri şeye varabildikleri için tıkmışlardı kendilerini bir kutuya. Varmak kolay olduğu, az gidip uz gitmek istemedikleri, böylece bir arpa olsun yol kat edemediklerini kendilerine itiraf edemedikleri için…
Bense, kazayla girmiştim aralarına. Bu şekilde giren ama onlarda kaybolmayan tek kişi olmalıydım herhalde. Herkesin onların içinde kaybolması anlaşılabilirdi çünkü sımsıkı kenetlenmişlerdi birbirlerine ve insanlar, yani diğer insanlar kendilerinin bir yere ait olduklarını hissetmek için her şeyi yapabilirdi.
Yine de ben böyle bir şey yapmamış, onlara hiçbir surette katılmamıştım. Bir münzevi gibi yaşar olmuştum aralarında. Başka bir yerde normal sayılırken orada, o korkunç yerde zerre kadar normal sayılmıyor, oturuşundan osuruşuna kadar her şeyinle uzun uzun ilgileniliyordu.
Bir ara karmaşıklıktan uzakta yaşamak hoşuma bile gitmişti her şeye rağmen. Ne var ki sonra fark etmiştim aynılığın bataklığına doğru hızla çekildiğimi. Ardından sitede devrim yapmıştım. Sokak çocuklarını birkaç hafta evlat edinen site anneleri ne kadar komik ama bir o kadar da şefkatli insanlardı.
Sonra, süre bittikten sonra, çocuk sokaklara geri salınır ve bir projenin bittiğinin kıvancıyla kasılırdı projeyi yapan…
İşte bunlar arasında yaşayacağıma siteyi temelden bombalamak daha kolay gelmişti.