18.06.2020

Oltu taşından takılar, çoğunlukla tesbihler yapıp satardı. Küçücük boncuklara harfler oyar, onları, boncuk boncuk, iplere, tellere ya da misinalara dizerek kelime ve cümlelere dönüştürürdü. Takıların ya da tesbihlerin bir yerlerine, çoğunlukla klipslerine veya imamelerine küçük bir büyüteç aynacık koyardı. İşte onlarla bu harfleri okumayı kolaylaştırmaya çalışırdı.
İnsanların takılarında ya da tesbihlerinde ne yazdığını bilmesini isterdi elbet ama daha çok yazmakla ilgilenirdi o. Doksan dokuzluk tesbihlere Allah’ın doksan dokuz ismini yazardı. Onun dışındaki tesbihlere farklı şeyler yazmayı tercih ederdi. İyi ahlaktan, şiddetin değil, düşünerek eyleme geçmenin öneminden bahseden küçük kıssalar ya da hikâyeler. Sadece bu yazılanların çoğunlukla otuz üç sözcük olmasına dikkat ederdi. Çok sevdiği bir yazı olursa o kadar da önemsemezdi gerçi.
Bazıları ona sipariş de verirdi ama metni beğenmediyse basitçe yapmak istemediğini söylerdi.
Bir gün bir kadın gördü. Dükkânının önünden elinde beyaz bir gülle geçiyordu. Göz göze geliverdiler ve kadın, dükkândan içeri girip gülü adamın eline tutuşturup çıktı. Çıkmadan önce adam onu durdurmak için hiçbir şey diyememişti. Hatta gülün dikenlerinden biri eline batmıştı sımsıkı tuttuğundan.
Ertesi gün kadın yine dükkânın önünden geçmiş, bu kez sarı bir gül vermişti ona.
Sonra pembe…
En son da kırmızı…
Beşinci gün elinde üç tane gül vardı. Turuncu, lavanta rengi ve mavi. Bu gülleri ona verirken adam bu kez bileğini tuttu kadının.
“Neden?”
“Benim için bir kolye yazmanı istiyorum.”
“Bana bu gülleri vermeseydin de yazardım.”
“Benim isteğimle, benim söyleyeceğim şeyleri yazardın.”
“Şimdi de öyle yapmayacak mıyım?”


Bir pastahanede çalışıyordu kadın. Bu pastahane binbir lezzette trileçeleriyle meşhurdu. Trileçelere binbir sos yapıyordu ve bu soslar basitçe isimlendirilmeyecek kadar karmaşıktı. Hatta kişiye özel olarak yaptığı söylenebilirdi. Sipariş veren kişiye şöyle bir bakıyor ve sos hazırlama işine girişiyordu o kadar. İnsanlar da ona güvenmesini öğrenmişti.
Hep ondan hoşlarına gidecek olan bir şey yapması bekleniyordu; çünkü o sorumluluğu insanlardan kendisi almıştı. Bu çoğunlukla harika olurdu onun için; ama bu adamı görünce, birisinin de kendisi için böyle bir şey yapmasını istemek aklına düşmüştü. Çünkü aslında adam da kendisi gibi sayılabilirdi. Kendi kafasına göre yazılar yazıyordu takılara ve tesbihlerin bir bölümüne.
İşte bunları anlatmış ve bir takı istemişti kendisi için yazılmış.
Adam atölyesinde düşünüyordu. Tamamdı, ona bir kolye yazacaktı… hepsini anlamıştı da; neden gülleri verdiğini bir türlü anlayamamıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir