Adrenalin içeren sporları yapmak onun için bir tutkuydu. Öyle ki, vücudunun yüzde yetmişi adrenalindi. Zavallı böbrek üstü bezleri, çalışmaktan, fazla ihtiyaçtan büyümüştü.
Rekabeti de seviyordu. Zaten bir şeye hırslanmaya görsün, onu başarmadan mümkün değil bırakmazdı. Bereket hiç mahcup olmamış, hırsının iticiliğinde çok başarılı bir insan olmuştu.
Lakin içi boş bir başarıydı bu. Mutsuzdu çünkü. Her zaman isteyeceği, hırs yapacağı bir şey oluyordu ve her zaman uzanma isteğiyle dişleri sıkılı, elleri yumruk gibi kapanmış oluyordu. Uyurken dişlerini sıkmasın diye plastik bir aparat takıyordu artık geceleri. Parmakları devamlı ağrıyordu yumruk olmaktan.
Hiçbir zaman huzurlu olmuyordu. Uyurken bile, arka planda ergenlerin dinlediği, küfürlü rap parçalarını dinliyordu.
Bir gün, rap parçalarının arasında gidip gelirken Emre Baransel’in ‘hırs’ adlı parçasına rastladı. Onu açtı ve o parçadan başka bir parça dinlemez oldu.
Bulmuştu! Hayatını değiştirecek olan şeyi bulmuştu! O yaklaşık beş dakikalık parça… Onu seçmişti hayatının dönüm noktasına vesile olması için. Onu seçmişti miladı için…
Ve mutlu olmak için…
Doğru bir seçim yapmıştı; çünkü sonunda mutlu olmuştu.
Sonunda…