Elinde bir şırıngayla ona yaklaşırken gözleri ifadesizdi. Rutin bir işlemdi bu onun için. Oysa bu şırınganın içindeki şey pek öyle sayılmazdı. Sıvının her molekülüne küçük bir çip oturmuştu. Çipler, şırıngadaki sıvı kana karışır karışmaz istilacı böcekler gibi onun, kurbanın, içinde çoğalacaklar ve onu değiştirmeye başlayacaklardı.
İdama mahkum edilmişti ve ölmesi gerekiyordu. Oysa insan kaynağı azalmıştı ve bir tek insanı bile feda etme lüksü yoktu artık dünyanın. Artık o, içindeki çipleri kontrol edecek kişinin kölesi olacaktı. Aslına bakılırsa bu duruma köleleşme bile denemezdi. Kurban istekli hale getirilecek, geçmişini, her şeyi, bu iğnenin batırılışını bile hatırlayacak ve bunu doğal karşılayacak duruma getirilecekti.
Zaten birkaç ay sonra da çipler teker teker çıkacaktı gözeneklerinden terle. Çünkü işlerini bitirip çözüneceklerdi…
Kumanda denilen şey, küçük bir klavyeden ve klavyenin içindeki bir beyinden ibaretti. İnsan klavyeye yazacak, beyin emri anlayacak ve çipler uygulayacaktı.
İğne derisine girmiş, sıvı kanına karışmış, klavye yazmaya başlamıştı.
Rutin bu esnada kırıldı. Klavyeye yazılan kaydedilmedi ve çipler uygulayacak hiçbir emir veremeden çözündü. Ama o, kurban, bunu bilmedi.
Yıllar sonra, iyi bir köle olarak öldü. Bir şey bilmeden…