Kervanın en arkasında, istenmeyenlerin yolculuk ettiği mevkide kimsenin binmek istemeyeceği, kötü huylu bir devenin üzerinde seyrediyordu genç kız. Genç yaşta kocasını öldürmek suretiyle dul kalmıştı. Aslında kendisini dul bırakmıştı desek daha doğru olur. Herkes bunu bilse de; kimse bir şey ispat edemeyeceğinden ve kız liderlerinin kızı olduğundan sadece dışlanmakla kalmıştı. Taşlanmaktansa dışlanmak evlaydı. Zaten kendisi toplumunu çoktan dışlamıştı. Kendisi her ne kadar sessiz olsa da; devesine o kadar çok çıngırak takmıştı ki; zaten huysuz olan hayvanı deli ediyordu bu çıngırak sesleri. Tabii ki kervanda da dikkat çekiyordu. Gerçi o kadar büyük bir gürültü olmasa da çıngırakların metallerinden yansıyan güneş bile dikkatlerini çekiyordu insanların.
Yaptığı her harekette insanları kızdırma amacı gizliydi. Neden zerrece önemsemediği bir toplumun dikkatini bu denli çekmeye, toplumu oluşturan insanların kızgınlıklarını kendi üzerine celp etmeye bu kadar meraklıydı, anlaşılır gibi değildi.
Bir dul, asla koku sürmezdi. O ise en keskin kokular sürerdi sürebileceği her yere. Devesine bile…
Bir dulun çadırının içi koyu renklerle döşeli olurdu ama o rengarenk döşemişti çadırını. Kıyafetlerini keza…
Bir dul kesinlikle evlenmek isteyen kızların yaptıkları gibi kırmızı püsküllü şal takmazdı. Bir dul bir daha evlenemezdi çünkü. Oysa o her ne kadar dışlanmış olsa da kırmızı püsküllü şalını takmadığı bir gün bile olmamıştı.
Her ne kadar dışlamış ve dışlanmış olsa da; onun gönlü toplumunun en kuralcı, en doğrucu adamındaydı. O ise; kıza hiç bakmayacaktı. Kız biliyordu bunu ama yine de; kendisini değiştirmiyor, ısrarla aynı yolla adamın dikkatini çekmeyi umuyordu. Gerçi bunun için mi böyle hareket ediyordu, emin değildi. Ona kalırsa karakteri böyle olduğundan bu şekilde davranıyordu. Diğer taraftan da bir şekilde adamın dikkatini çektiği hayalleri süslüyordu yüreğini.
Bir gün, o gün, kervan konakladığı vakit, çadırlar kurulurken; adam öndeki yerinden arkaya sıvışıp kıza bakmaya gitmişti gizlice. Kızın çadırla cebelleşmekten gözünün hiçbir şeyi görmediği zamanlar olurdu bu anlar. Adam bunu bilirdi ve hep bu zamanlar kızı izlemeye giderdi. Normal olan bir şeyi yaptığı tek an bu an olduğu için belki…
Gözlerinde imkansızlığın karaltısı, öylece izlerdi kızı. Bu anları fark etseydi, kız belki de adamdan vazgeçmişti çoktan ama asla fark etmeyecekti. O gün de fark etmemişti. Adam dikkatliydi.