31.08.2018

Şimdi sana bir masal anlatacağım. Bu masal, dolunayda bir kurda değil de; gökkuşağında bir bal arısına dönüşen çocuklarla ilgili. Hiç böyle bir masal duymadın değil mi? Biliyorum… İşte o kadar gizlidir arı insanlar. Kurt adamlar cinsiyetçi olsalar da arı insanlar öyle değillerdir. Kurt adamlar parçalayıp öldürürler ama arı insanlar öyle yapmazlar. Ne yaptıklarını zaten anlatacağım. Sadece şunu söyleyeyim; onlar asla şiddet uygulamazlar. Kurt adamların dönüşüm eylemi bile şiddet doludur; oysa arı insanlarınki zorunluluk ve bedel ödemeyle ilgilidir. Bir arı soktuğunda iki gün içinde ölür. Bunu zaten biliyorsun öyle değil mi? Bilmediğin küçük bir ayrıntı var ama. Eğer bir arının soktuğu …

Okumaya Devam Et

30.08.2018

Bir yılbaşıydı. Gece yarısından önce uyuyakalmıştım. Hem yılbaşlarını önemsemezdim hem de çok yorgun hissediyordum. Üstelik hava buz gibiydi ve en iyi yorganın altında uyuyarak ısınıyordum. Aniden, ter içinde uyandım. Yorgana sarılmış, terliyordum. Kulağımın dibinde de bir sivrisinek vızıldıyordu. Bu soğukta… İyi de; soğuk değildi ki hava! Tuhaf bir evde uyanmıştım. Kıyafetlerim ve sarındığım yorganım dışında her şey farklıydı. Yatakta bile değildim. Yerde uzanmaktaydım. Parke zeminde… Mutfakta… Yanımda küçük bir çocuk, çok tanıdık geliyordu, durmakta ve beni seyretmekteydi. Onun ablası olduğunu tahmin ettiğim genç bir kız da ekmek yapmaya çalışıyor olmalıydı. Epey büyük bir topak hamuru yoğurmaktaydı çünkü. Sonunda çocuğu tanımıştım. …

Okumaya Devam Et

29.08.2018

Ne yapacağımı bilmiyordum. Gerçekten bilmiyordum. Fiziksel olarak insan; zihinsel ve ruhsal olarak adeta bir uzaylı doğurmuştum. Onunla nasıl başa çıkacağımı, daha doğrusu hayat tarzımıza uyum sağlamasını nasıl kolaylaştıracağımı bilmiyordum. Öğrendiği her şey, onun için bir tür hayal kırıklığı oluyordu. Ya da bir şekilde uyum sağlayamadığı bir sorun olarak önümüze çıkıyordu. Bir kediye neden evde bakıldığına anlam verememişti mesela. Ya da bir köpeğe… Onlara neden emrediyorduk? Neden bağlıyorduk onları? Aynı şey saksı çiçekleri için de geçerliydi. Hatta ipek böcekleriyle ilgili bir belgesel izledikten sonra aylarca kendisine gelememiş, hıçkıra tepine ağlamıştı. Mesela; görünmez bakteri ve mikropların varlığını öğrendiğinde türlü türlü korkuları olmuştu. …

Okumaya Devam Et

28.08.2018

Birazdan okuyacağınız iki kelime ile ilgili tüm düşündüklerinizi, önyargılarınızı bir kenara bırakın ve beni, benim düşüncelerimi özümsemeyi deneyin. Haydi rastgele… Kelimeler: Kütüphane; namı diğer kitapların bulunduğu bina ve kıraathane, yani asıl anlamı okuma odası olan; ama en iyi ihtimalle gazete ve dergi okunan kahveden , en iyi ihtimalle çay içmekten başka bir şey yapmayan insanlarla dolu yerlerden bahseden… Peki bunların hangisi daha saygın? Hangisinde olmak isterdiniz yani? Ben, okuma odasında diğer insanlarla birlikte bulunup; kitap odasını depo olarak kullanırdım. Okuma odalarının; yani doğru anlamı ve çağrışımıyla kıraathanelerin içine bir de tartışma bölümü inşa ederdim. Hatta o bölüme “Hasbihalhane” adı verir, …

Okumaya Devam Et

27.08.2018

İnsan neden yoga ya da meditasyon yapar? Beden ve zihni birbirlerine uyumlu hale getirebilmek, dengelenmek için. Amaç budur; ama bazen bu amaç bir tür araca dönüştüğünde, her şeyde olduğu gibi, bir de bakmışsınız, işin cılkı çıkıvermiş. İşte kardeşim de o hale gelmişti. İçindeki huzursuzluğu, ne yapsa da atamadığından; artık tek amacı bu araçlar içinde kendisini kaybetmeye dönüşmüştü ister istemez. Olmuyordu! İçindeki o rezil huzursuzluk duygusu, ne yapsa da gitmiyordu çünkü hiçbir şeye kendisini verecek kadar cesaret edemiyordu. Korkuyor, aracı amaçlaştırırsa korkusunun üzerine gitmek zorunda olmadığını içten içe bildiğinden öyle yapıyordu. Oysa tek yaptığı, hayatı anlamsızlaştırarak yükünü hafifletmek, diğer yandan da …

Okumaya Devam Et

26.08.2018

Yıllardır içinde büyüttüğü hayali, sonunda gerçekleşmişti. İşte Japonya’daydı. Ne gerekiyorsa yapmıştı. Tek başına, yanında kimse olmadan; amacına ulaşmıştı. Braillein, otomatik makinelerin ve düzgün sarı çizgilerin ülkesine. En çok da braille… Kendi yazısı her yerdeydi işte. Elleriyle okuyordu; çünkü Japonca biliyordu. Buraya gelmeden yıllar önce öğrenmişti. Ona düşeni yapmıştı. Hatta gelmeden önce bir iş bile ayarlamıştı. Burayla ilgili kötü şeyleri de kabullenmişti. Yalnızların ülkesi Japonya, meyve fakiri Japonya, canı çeyrek kokoreç çekse yiyemeyeceği Japonya, yabancıları kolay kolay kabullenmeyen, onları küçük bir çocuk yerine koyan, ciddiye almayan Japonya, bir kafede tanışıldığında; seni aramak, tekrar görüşmek için binlerce söz verip birini bile tutmayan …

Okumaya Devam Et

25.08.2018

Viskimi uydurma şişesinden, yıllardır bu iş için kullandığım sadık, basit, meşeden yapılmış ahşap bardağıma doldurdum. Evet, belki şişesi uydurmaydı, ama kendi üretimim olan; deneme yanılma yöntemi ile yıllar içinde bulduğum bir tarifle damıttığım bir üründü. Evet, şişenin dışı uydurmaydı; ama; çok çok önemli bir ayrıntısı vardı. Bilmem bilir misiniz? Viski, şarap gibi şişede yıllanmaz; çünkü olgunlaşmasını fıçıdan çıktığı an bitirir. Viskiye tadını veren etmenlerden önemli biri de fıçının verdiği tattır. Her neyse, ben, şişede olgunlaşmasını bitirmesin diye, şişenin viskiye temas eden tarafını meşe ağacından yapmış, mantar da kullanmamıştım. Bu viskiyi sadece kendim içmem, dünyaya yapılmış bir haksızlıktı aslında. Biliyordum bunu; …

Okumaya Devam Et

24.08.2018

Köy köy, şehir şehir, ülke ülke gezen bir masalcıyım ben. Aslında sadece bir masalcı değilim, bir anlatıcıyım. Bir anlatıcı olmakla da kalmıyorum… bir…. aynalı temaşacıyım desem tuhaf gelecek ama öyleyim. Temaşa eder, temaşa ettiklerimi yansıtırım öylece. Ben yokumdur. Cinsiyetsiz bir sesim, şarabı da ayranı da ne bileyim, tekilayı da içtiğimde aynı tepkiyi veren bir vücudum, şiire de kavgaya da sevişmeye de aynı tepkiyi veren bir ruhum vardır. İşte ben buyumdur. Bir ben var mı; ona bile emin değilimdir hatta. Ben yeryüzüymüşüm, yok yok, havaymışım gibi gelir hep. Hani hava sesi ve ışığı iletir ya, işte ben de insanlara temaşa ettiklerimi …

Okumaya Devam Et

23.08.2018

Hayatımda ilk defa kendi başıma tatile çıkacaktım. Gerçi bir günlük bir turdu tatil dediğim ama ne bileyim, kendi başıma denize girme, yanımda su atıp oynayacak birisi olmadan yüzme fikri bile tuhaf geliyordu bana. Davet etsem benimle gelecek onlarca arkadaşım vardı ama bu kez tek başıma gitmeyi düşünüyordum. Psikoloğum önermişti çünkü. Aşırı derecede yalnızlıktan korkan bünyem için iyi olabilirdi dediğine göre. Yalnızlıktan, yalnız kalmaktan korktuğumdan hayır diyemiyor, bunun için bir psikoloğa yüzlerce lira para bayılıyordum. O da böyle şeylerle korkumu yenebileceğimi düşünüyordu işte. Haydi bakalım, deneyecektim bir kere. Tur otobüsüne bindiğimde, etrafıma şöyle bir göz atmaktan alamamıştım kendimi. Psikoloğum Hayri Bey’in …

Okumaya Devam Et

22.08.2018

Yeni bir ihbar daha gelmişti. Bir tatil gününün ertesinde, en büyük morga sahip hastanelerin birindeki cesetlerin tümü mumyalanmıştı. Bu yeterince tuhaf değilmiş gibi, tüm cesetlerin yanlarında, kendi evlerinden çalınmış özel eşyaları, yüzük, kolye gibi takılarından kemerlerine, kitaplarından müzik aletlerine kadar birçok şeyleri de; bulunmaktaydı ve ölülerin bulunduğu çekmecelere olabildiğince muntazam bir biçimde, onların kullanımına sunulmaya hazır bir şekilde konulmuştu. Bazı küçük şeyler de sargılarının arasına yerleştirilmişti. Tıpkı Mısır geleneklerinde olduğu gibi. Bu, üçüncü hastaneydi ve böylesine büyük bir hareketin nasıl olup da bir günde gerçekleştirildiği bu durumla ilgili herkesin merak konusuydu. Her şey bir yana, bu garip hareketin nedeni bile …

Okumaya Devam Et