Bir tuhafiye dükkanım vardı; ama öyle bildik tuhafiyelerde olduğu gibi kumaş, düğme falan satmazdım. Bana tuhaf gelen her şeyi elde edip dükkanımda bulundurur, isteyen olursa da o an aklımdan geçen bir fiyat söylerdim. Eğer anlaşırsak satardım. Anlaşırsak… Bu dükkanı sadece iş olsun diye açık tutardım. Sevdiğim bir işi yapmanın saadeti için. Yaşamak için para kazanmaya gerek olmayacak kadar paralıydım ben. Özgürlük bana zimmetliydi sanki, öyle hissederdim. Oysa bir gün dükkanıma gelen bir adam tarafından hayatımın değiştirileceğini bilmiyordum. Hayatımın değiştirilmesinde hiçbir söz hakkımın olmayacağını, özgürlüğümün arkasından öylece bakacağımı… Zayıf bir adamdı. Dükkanıma bir kadın çorabı almaya gelmişti. Eh, birçok insan gibi …
Ay: Haziran 2019
24.06.2019
Gün doğumlarını seven insanlarla doludur dünya. Her başlayan günün yepyeni bir gün olduğunu idrak etmelerini bekleseniz de öyle değildir. Muhtemelen sadece görünüşü güzel olduğundan sevilmektedir gün doğumları. İnsanların algıları kemikleşmiştir ve o kemiklerin sertliği gereklidir onlar için. Oysa her geçen günün yeni bir ihtimaller silsilesi olduğu bilgisi, kemiklerini yumuşatacakları anlamına gelmemektedir. Bu kadar tutucu olmalarına gerek yoktur. Her gün kaba davrandıkları, günaydını dahi çok gördükleri iş arkadaşlarına “günaydın” deme ihtimalleri vardır ve her zamanki gibi o ihtimali değerlendirmemeyi tercih edeceklerdir. Sanki zamansız, tekdüze giden bir ömürdür yaşadıkları. Evet, zamanın sonsuzlukta bir önemi yoktur; ama insanlar madem kendilerine bir sürü zaman …
23.06.2019
Kulağımın arkasında tuhaf bir yara çıkmıştı. Çıktığı yere rağmen, başkaları tarafından kolayca görünecek kadar büyüktü. Sanki bir fişin takılabilmesi için yapılmıştı bu yara. İki kırmızı deliği vardı ve devamlı, ince ince kanıyordu. Bir yoksunluk muydu bu kanamanın sebebi acaba? öyle hissediyordum. Sanki olması gereken bir şey yoktu kulağımda. Kabuk bağlamak da bilmiyordu bu yara. Böyle böyle tam üç ay geçirmiştim. Dördüncü ayın başında, sabah yastığımın yanında teflon bir fişle uyandım uykumdan. Evde tek başına yaşıyordum. Kapı ve pencereler sıkı sıkı kilitliydi. Bu fişin nereden geldiğini bilmemenin verdiği can sıkıntısı, içinde gıcıklık barındıran bir durumdu çünkü kulağımın arkasındaki yarayla bağlantılı olduğunu …
09.06.2019
Farklı olduğumu biliyordum. Diğerlerinden farklı olduğumu… Oysa aynı olduğumu bilmiyordum. Diğerleriyle aynı olduğumu… Farklı olmakla aynı olmak arasındaki farkın ne kadar az olduğunun ayrımına henüz varmamıştım. Herkes farklıydı ve bu herkeste aynıydı. Keşke sadece ben bunun farkında olmamış olsaydım. Ben kendimin farklı olduğunu anlamıştım ve sadece kendimin farkındaydım. İnsanlar aynı şekilde davrandıkları ve kendilerinin farkında olmadıkları için, onların farklılıkları konusunda uzun uzadıya düşünmemiş, kendimi onlardan farklı addetmekle yetinmiştim. Hoş, bu benim sorumluluğumda olması gereken bir şey olmaktan çok, bilmem, idrak etmem gereken bir şeydi sadece. İnsanların farklılıklarını bulup onlara söylemek değildi benim görevim. İnsanların farklılıklarını bulup onları seyretmek, onlara farklılıklarınca …
03.06.2019
Bugün düşündüm. Bir kitaptaki bir cümlenin yüzü suyu hürmetine yaşıyor, aynı kitaptaki aynı cümle yüzünden acı çekiyordum. Sonra yine düşüncemin izinden gittim. Oysa düşüncemi yürüdükçe salgıladığım sümüksü izler gibi kendim salgılamalıydım. Ve… böyle şeyler düşünmekten vazgeçtim. Bunlar öğretilmiş düşüncelerdi. Kediyi düşündüm sonra… İşte, parlak ve sümüksü bir iz bırakmıştım arkamda. Biraz silik olsa da… Sonra başka şeyler… rastgele izlerle dolu, koskocaman bir koridordu gece. Zaman ve mekan birdi. Sonra adımı yazmak istedim düşüncelerimin bıraktığı izlerle. Bir ömre ihtiyacım vardı bunun için. Bir hat ustası gibi… Vazgeçmeden vazgeçtim. Belki son nefesimde düşünecektim. Bir hamlede yazabilmek için…