Kim bilir günde kaç kişinin oturduğu bir sandalyeye otururken düşündü. Düşünürken de poposunu hafifçe kaldırdı. Ona daha önce oturmuş insanlardan iğrendiği için değil, sandalyeyi düşündüğü için ağırlığını ona vermek istememişti bir anlığına. Sonra, o bildik mantığı dümeni eline aldı ve sandalyeye hiçbir şey olmamış gibi yayıldı. Sandalyenin tam o anda kırılması, mantığı tarafından doğal karşılanmadan önce, bir salise önce, utandı.
Ay: Kasım 2020
14.11.2020
Karşılıklı iki tekli koltukta oturuyoruz. Aramızda uzun, dikdörtgen bir sehpa var. İyi ki var… Yoksa üstüne atlayabilirim. Yumruklarım, kısa saçlarını çekerim. Kısa olması daha iyi. Daha çok acıtır. Ellerimle kavrayabileceğim kadar uzun olduğundan tam ellerime göre. Sehpanın üzerinde cam bir tabak, tabağın içinde küçük küçük sabunlar var. Tabağın yanında kurutulmuş çiçek dolu bir de vazo. Şimdi çarpsam o çiçekler dökülüp ortalığı kirletir. Gerek yok böyle bir şeye. Diyelim ki hıncımı alamadım, şu dededen kalma kılıcı çeksem saplasam boynuna, gebertsem bitse gitse! Ama olmaz ki. Ondan sonra temizlemesi var. Çıkmaz ki kan lekesi. Hem rüyalarıma falan girer, bir de onun rüyasıyla …