Git gide kötüleşiyordu. Akşamları bir barda, gündüzleri de sokakta çalıp söylüyordu. Çoğunlukla aynı şeyleri söylerdi. Repertuvarını popüler müziklerle geliştirmeyi ihmal etmezdi ama söylediği şarkıların pek değişmediğini bu aralar daha fazla hisseder ve bundan fazlasıyla rahatsız olduğunu düşünür olmuştu. Artık bu işten zevk almıyordu. Oysa müzik bebekliğinden beri onun için çok önemliydi. Ne olmuştu? Farklı müzikler dinlemeye başladı. Artık gündüzleri daha fazla evde ya da sokakta kalıp alışmıyor, sadece müzik dinliyordu. Her türden müziği denese de onu bariz şekilde mutlu eden bir müzik bulamamıştı. Yine rutinine döndü. Bu kez çok daha mutsuzdu. O kadar mutsuzdu ki, en çok sevdiği şey olan …
Ay: Mayıs 2022
27.05.2022
Telefonu çaldı. Nerede olduklarını, türlerini bilmediği bir dolu kuş sesi çıkıyordu hoparlörlerden. Kim bilir ne diyorlardı bu kuşlar, kim bilir nasıl bir ortamda, nasıl ilişkiler içerisindeydiler? Eh, onun bilmediği, onları her aranışında işitse de anlamadığı kesindi. Ortamdaki kuşların ve rüzgârın sözlerini keserek telefonu açtı. Telefondakinin söylediklerini anlayabilirdi. Telefondakinin yüksek sesi karşısında sıçradı. Eli titremişti. Telefonu uzaklaştırdı ve maalesef yine de söylenen tüm sözleri işitebildi. “Düş yakamdan!” diyordu ses. “Anlamıyor musun? Seni sevmiyorum! Hiçbir zaman da sevmedim. Senden en ufak bir şekilde hoşlanmadım bile. Bunu nereden çıkarttın hiç anlamadım ki!” Nefes almak için duraksadığında, nefeslerini hep ağızdan alırdı, boğazını temizleyerek konuşmaya …
25.05.2022
O gün de bahçemde kazanım kaynıyordu. Marmelatlar ve reçeller yapıp satıyorum da… Büyük bir meyve bahçesi olan bir arkadaşım var, yani meyveler daha az masraflı oluyor. İki ortak bu şekilde geçinip gidiyoruz. Arkadaşımın işi kolay, o sadece meyveleri yetiştiriyor. Bense hem yapıyorum hem de kavanozları satılacakları mercilere götürüyorum. İşte o gün de marmelat için çekirdeklerini aldığım vişneleri kaynatıyordum. İçine prefabrik bir ev kurduğum küçücük bir arsam vardı. İşte orada bulduğum odun ve ufak tefek şeylerle ateş yakıyor, tüpten tasarruf ediyordum. Kazanın başında beklerken kitap okuyordum ki onu gördüm. Sayfayı çevirirken gözüme ilişivermişti. Bir kurttu. Ormana yakın bir yerde otursam da …
23.05.2022
İncecik bir şal gibi boyumdan omuzlarıma, oradan göğüslerime doğru örterdi bedenimi bu telkâri kolye.. Dedim ya, aslında kolyeden çok bir şal gibiydi ama kumaş değildi ve boyuna takılıyordu. Mecburen kolye denmeliydi. Bunu bana kendi elleriyle yapmıştı. O ziyaretime geldiğinde sadece üzerimde bunun olmasını isterdi. Yaklaşık üç yıldır geliyordu. Malzemelerini getirerek yanı başımda bana bakarak yapmasa, o kadar emeğin benim için sarf edildiğine inanmazdım, inanamazdım. Onun gibi birisinin hem de… Artık ziyaretime gelmemeye başladığında da sadece o telkâri eseri bırakabildiğine, ondan vazgeçebildiğine şaşmıştım.
17.05.2022
Takva sahibi insanların şu hiçbir derdi yokmuşçasına, delişmen bir bir rüzgâr gibi oynayan köçeği oynarken ruhlarının tuhaf arzularla ağırlaşması ne kadar da tuhaf geliyor. Arzularda doğal olmayan hiçbir şey olmasa da onlardan nefret edişleri o kadar sıra dışı ki. Oysa oynayan köçek kendi arzularını kabullendiği için ne kadar da rahat. Hafifliği yakasından yeninden taşıp damlacıkları bir parfüm gibi üzerime siniyor. Artık ben de rahat hissediyorum. Oysa arzularımla hiçbir sorunum yok. Gerçekten… Ne olabilir ki. Benim gibi bir kadının arzularla onları gerçekleştirmeye çalışmak dışında nasıl bir sorunu olabilir? Evet, kendi arzularımla sorunum mutlaka olurdu, Onları bilebilseydim eğer…
16.05.2022
Ortalama bir görünüşü olsa da etrafındaki insanları kendisine çekerdi. Kadınlar onu severdi. Bunun için görünürde hiçbir şey yapmasa da bunu arzulaması yeterdi. Kendisini insanların onu sevmesi için şekillendirirdi. bu küçük değişiklikleri, insanların ihtiyaçlarını anlayabildiği ölçüde milim milim yapardı. Kendisini onlar için değiştirdiğini hiç bilmeden… Elbette insanlar topluma uymak için değişirlerdi ama onun, belki bir sürü insanın, yaptığı kendilerine has özelliklerini, onları eşsiz yapması gereken şeyleri de sevilmek için değiştirmeye gönüllü olmaktı. Çocukken yelek giymeyi hiç sevmese de komşu kızı yeleğini sevdiği için her gün giymişti. Artık o sevmediği yelek, alameti farikası olmuştu hatta. Oysa onu sevmemesi için çok geçerli bir …
13.05.2022
Çocukluğuna ait hatırladığı ilk şey vazelin kokusuydu. Annesi çok severdi vazelin sürmesini. Elleri çabuk çatladığından ve en ucuz krem olduğundan bunu kullanırdı. Bir gün, yine annesinin dolabında olan bir pamuk poşetinden biraz pamuk koparıp vazeline bulamıştı. Elindeki pamuğa bulanmış vazelinin cıvıklığı o kadar hoşuna gitmişti ki… Hep bir avuç vazelin ve biraz pamukla oynamaya başlamıştı. Onu top şeklinde şekillendirip ellerinde oynamak çok hoşuna giderdi. Bazen küçük, kaba hatlı bebekler yapardı. Hatta onlara “Topik,” demeye başlamış, bu annesiyle arasında bilinir bir sözcük hâline gelmişti. Sonra bir gün çakmağı keşfetmişti. Mutfak çakmağının güvenli uzun başıyla kendisine zarar vermeden her şeyi yakacağını sanmıştı. …
12.05.2022
Dudaklarını büzüşünden söylediklerime alındığını anlayabiliyordum. Ne yapabilirdim ki? Başka türlüsü elimden gelmezdi. Omu üstten üstten şöyle bir süzdükten sonra: “Evet,” dedim. “Senin hiç yaşamamış olman gerekirdi.”
11.05.2022
Kendimi modern bir ulak olarak düşünmek çok hoşuma giderdi. Öyleydim. Bir postacıydım. Bisikletimi kullanarak insanlara her gün bir sürü şey iletirdim. Bilmediğim yer yoktu. Bisikletim sağlamdı. Birçok antik ulaktan tek farkım, ilettiğim mesajların içeriklerini bilmiyor oluşumdu. Ama ya öğrenecek bir fırsatım olursa? Bir abrakadabrayla yapılacak iş değildi belki ama teknolojiyle neden olmasındı? Bu fikir zaman içinde bir tür takıntı olmaya başlamıştı. Bir lise mezunu olsam da kendi kendimi yetiştirmiş, bir şekilde mektupların geçeceği merdaneli bir kutu biçiminde bir tarayıcı yapmıştım. Tek başıma. Bu şekilde, zarflara hiçbir şey olmadan içlerindeki yazı taranıyor, telefonuma aktarılabiliyordu. Çoğunlukla dağıtmak için aldığım her mektuba bakmıyordum. …
10.05.2022
Çocukken bozuk para biriktirmekle başlamıştı her şey. Demir paraların şıngırtısı o kadar hoşuma gitmişti ki, paranın miktarının önemli olduğu gerçeği çok uzun süre boyunca benim için önemsizdi. Zaten pahalı zevkleri olan bir insan değildim. Çok da kazanmazdım. Bir alışveriş merkezinde çalışıyordum. Bir sinemada bilet ya da duruma göre patlamış mısır, içecek, cips falan satan kişiydim. Daha önceki işimden çok daha iyiydi. O zaman demonte mobilya satan bir yerde çalışıyordum. Herkes devamlı şikâyet ederdi. Babam gibi… Liseden sonra okumamıştım. Bilet satmayı pek sevmezdim. Büfede daha çok para üstü veren olurdu her nedense. Ya da küçük para… O paraları bozuk para çekmecesine …