Hep bir bıçak olurdu elinde. Ve bir de odun parçası… Hep bir şeyler yontardı. Ve hiç anlaşılmazdı yonttuğu şeyin ne olduğu.
İnsanlar sorduğunda;
“Kütükte olanı…” derdi her zaman.
Bir gün, yontmakta olduğu şeye gayri ihtiyari göz attığımda fark ettim. Kendi suretinin birebir aynısını, sadece boyutlarını küçülterek yontmaktaydı.
Son yongalarını yontuyordu. Bitmişti işte…
Bir saat sonra, kulağının arkasına saplı kütük yontarken kullandığı bıçak olduğu halde, elinde kendisi, öylece uzanmış buldum onu. Ölmüştü…