21.11.2017

Bir tezgahta oturmaktaydı. Önünde bir sürü küçük kağıt dolu bir kutu duruyordu. Bir sürü insan… Bir sürü ağızdan çıkan bir sürü ses dalgası… Gümbür gümbür…
En önemlisi bir sürü hareket…
Sanki üstüne üstüne geliyordu herkes. Bereket, çakırkeyifti. Arkasında duran sağ olsun. Eğer öyle olmasaydı korkudan, kalp krizinden giderdi.
Tam göremediği insanlar gelir, beklerlerdi bir kâğıt çekmesini. Çoğu da kafasının iyi olduğunu bilmezdi. Onlar için o sevimli ve yumuşak bir şeydi o kadar. Arada sırtını şöyle bir sıvazlar, başını okşarlardı ama.
Neye göre kâğıt çekerdi peki?
Bilmezdi bunu doğrusu. İnsanları, ihtiyaçlarına ve kafasının ne kadar, hangi safhada iyi olduğuna bağlı olarak değişirdi.
Kafası çok çok çok iyiyse saçmalardı. O zaman ondan hayır beklemek iyimserlikten öte bir şey değildi.
Eğer kafası hafif iyiyse bazen korku aklını bulandırdığı için yine saçmaladığı olurdu çoğunlukla…
Ama yok kafasının iyi olma seviyesi ikisinin arasındaysa, ona denk gelen insan çok şanslı olurdu.
Korkularını saymazsanız bilge canlılardı tavşanlar vesselam. Gerçi belki de bilgeliklerinin bir sebebi korkularını ciddiye almış olmalarıydı.
İnsanoğlu onları uyuşturarak korkularından sıyırmış ve niyet kağıtlarını teslim etmişlerdi.
Neden? Kimse bilmiyordu bunun sebebini. Gelenekti işte. Vardı ataların bir bildiği…
Bu sebepleri arkasındakinden duymuştu. Bazen o anlatırdı ona gelip niyet çekmek isteyenlere. Ondan, yavrusundan, eşinden bahsederdi. Büyük büyük annesini ve büyük büyük babasını böyle tanımıştı. Bu tür konuşmalar sayesinde…
Aptal bir adamdı arkasındaki. Bir baltaya sap olamamış, küçük kardeşinin evine kapılanmıştı. Kardeşi de bir üniversitede profesördü. Bir sürü kitabı vardı ve o da hepsini okumuştu. Hatta arkasındakinin bir baltaya sap olamadığını da kardeşinin günlüğünden okumuştu. Kendisi ve ailesi için dahi bir sürü şey yazmıştı profesör. O yazdıklarını okumak üzmüştü onu. İdrarlarının çok kötü koktuğunu, her şeyi kemirdiklerini, pis hayvanlar olduklarını….
Ne yapsınlardı peki? Tüm gün niyet çeken başka birilerini bulsunlardı o zaman.
Bazen de yazdıklarından utanır, ne kadar sevimli olduklarını yazardı. İçlerinden birisini okşar, havuç falan verirdi o zamanlar.
Yine de kötü bir insan sayılmazdı. Hatta hiç kötü değildi. Arkasındaki onların kulübelerini temizlemeyi unuturdu çoğunlukla ama kardeşi hiç unutmazdı onları.
Niyet kâğıtlarını bile yalvar yakar kardeşine yazdırırdı. Tembeldi arkasındaki… Çok tembeldi.
Yapabildiği zaman o da bizzat niyet kâğıdı yazardı kaşla göz arasında. Sonra da çekeceği kâğıtların arasına koyardı yazdığı niyetleri. O gün, tezgahın önüne çok çok iri bir adam gelmişti. Ve o gün tamamen ortalama bir kafası vardı. Yani şu trans dedikleri olaya girmişti.
Adam farklıydı. İstediği, aradığı, ihtiyacı…
İhtiyacını karşılayacak bir niyet yoktu. Ne yapmalıydı? Oracıkta yazması mümkün değildi. Adamı da sevmiş, daha doğrusu ihtiyacını karşılama ihtiyacı hissetmişti.
Belki de adamla birlikte gidebilir, onun ihtiyacını giderecek niyeti ona yazabilir ve arkasındakine geri dönebilirdi. Ona uyuşturucusunu veren oydu neticede. Her ne kadar onu sevmese de…
Yalnız nasıl onu almasını sağlayabilirdi?
Niyetler arasından bir tavşan satın almasını öğütleyen niyeti çekti. Adam niyeti umursamayıp parasını uzatmak için cüzdanına doğru kafasını eğdiği an, uyuşturucunun sisini dağıttı ve ensesine anında binen korkuya rağmen adamın omzuna atladı. Arkasındaki de şaşırmıştı. Bir mucize olarak belleyip adama onu bedava verdi. Mucizelere inanırdı.
Adam, kararını verip onu kutuya koyup kucağına alarak evine götürdü. Evi çok sadeydi ama hemen kağıt kalem bulabildi.
Adama sezdirmeden:
“Her şeyi bırak, daha fazla acı çekmeden kendini öldür,” yazdı.
Adam eve gelmeden kaçmak istemedi. Yazıyı görünce ne yapacağını merak ediyordu.
Adam eve geldi, yazıyı okudu, gülümsedi.
Tavşanı kafese kapattı. Kaçmasın diye tüm önlemleri almıştı.
Tavşan kaçamadı. Uyuşturucuyu yavaş yavaş bıraktı ve korkuyla yaşamaya tekrar alıştı. Adam için çektiği ilk niyet işe yaramıştı. Adam yaşadı. Artık ihtiyacı ölmek değildi.
Tavşan hiç niyet çekmedi.
Adam hiç niyet çektirmedi…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir