Kafam yamru yumru. Tıpkı ikiz bir soğan gibi görünüyor. Size daha kötüsünü söyleyeyim, içimde de bir başka biri var. Şu ana kadar hiç doktora gitmedim, ama eğer gitseydim, iki çeşit DNA’m olduğunu söyleseler zerre şaşırmazdım.
Ben büyüdükçe o da büyüdü. Kafam konusunda her zaman bir şeyler işitmişimdir ama hiç kimsenin sırrımı bilmiyor olması bana üstün olduğumu hissettirdiğinden o laflara hiç üzülmedim. Ben şanslıydım. İki kişiydim ve iki kişi olmak şanstı. Daha az hata yapabilirdim. İçimdeki kişi hangisi, ben hangisiyim diye bile sormuyordum kendime. Ben bizdim işte.
Kendimle hiç kavga etmemiştim. Sadece iki ayrı düşünceyi iki ayrı zihin, tarafsızca ölçüp biçerek yaşayıp gidiyordum.
Sonra karşıma o çıktı. İçimdeki bir zihin onu deliler gibi severken diğeri ondan tiksiniyordu. Ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Ona aşık bile değildim, sadece onu seviyor ve ondan nefret ediyordum. Onu yok sayamıyordum. Ama o öyle yapıyordu. İki ben de buna çok kızıyordu.
Sevgimi ve nefretimi umursamayan kişiyi yok etmek kendimle barışmamı sağlar mıydı?