İnsanlar onu çok severdi. Herkes… Neden bu kadar sevilirdi, hiç anlam veremezdi. Ne yapsa sevilirdi. Ne yapmasa… Hep sevilirdi.
Üzerinde bir yük hissederdi önceleri. Sevilmenin onun yazgısı olduğunu düşünür, buna layık olmaya çalışırdı kendisince. Başkalarının suçlarını üstlenirdi mesela. Bir sürü insanı böylece kurtardığı olmuştu. Hem de en ufak bir zarar görmeden…
Bir sürü insan gördü. Kendisinden katbekat iyi olan bir sürü insan…
Sevilmeyen, bir şekilde, bir özelliği için hoş görülmeyen…
Gerçi onun her şeyi mükemmel falan değildi ama seviliyordu işte. Buna bir türlü anlam verememişti. Nasıl seviyorlardı onu insanlar koşulsuzca? Neden?
Yakışıklı sayılmazdı. Normal bir insandı işte. Kadınlarla arası da çok iyiydi.
Sonra vazgeçti. Üzerinde yük hissetmedi artık. Özellikle çabalamaktan vazgeçti. İnsanlara kötü falan davranmadı çünkü her şeye rağmen sevileceğini biliyor, insanlara zulmetmek istemiyordu.
Bu sefer tanımadığı insanlarla tanışmayı, yepyeni bir çevre edinmeyi denedi. Hiç tanımadığı insanlar dahi seviyordu onu ilk görüşte. Seviliyordu işte…
Bu kez de kendisini çekmeye başladı her şeyden. Asosyal bir insan olup çıktı. Zararsız bir huysuz olmuştu artık. Yine de seviliyordu tabii. Her yere çağrılıyor, ısrarla aranıp soruluyordu.
Hayvanlar bile severdi onu. Hiçbir bekçi köpeği havlamamıştı mesela. Ormana gitse korkmak aklına bile gelmezdi.
Bir gün, bir bebeği sevmek istedi… Ve bebek onu kucağına alır almaz ağlamaya başladı.
O günden sonra bebeği hep göz hapsine aldı. Bu geçici bir şey miydi; yoksa bebek onu hiç sevmeyecek miydi?
Bebek büyüdü…. Ona normal davranabilen tek kişi o oldu.
Artık yaşamak istediğini fark etti. Bundan önce istemediğini fark ettiği an… Epey zamandır yaşamak için bir sebep bulamadığını da o an fark etmişti.