“Fedakârlık nedir?” diye sormuştu öğretmenimiz derse girer girmez.
“Bir yanılgıdan ibarettir,” desem ne düşünürlerdi acaba?
Hiçbir şey demedim. Vatandan söz ettiler. Aşktan, savaştan…
Cehaletlerine, öğretmeniminki dahil, gülmekle yetindim. İçlerindeki iyimserlik ışığının sönmemesi, daima yanması için dua ettim.
Gerçi bu iyimserlik miydi; yoksa cehalet mi, emin değildim. Peki ben niye böyleydim? Neden insanlar fedakârlıkla aşılanırken ben aşılanmamıştım?
Hayat bana tuhaf mı davranmıştı? Herhangi bir şey mi yaşamıştım?
Doğrusunu sorarsanız hiçbir şey yaşamamıştım. Fedakâr insanları gözlemlemiştim sadece. Ve fedakâr olmayanları…
Fedakâr olmayanların fedakârlarla aralarındaki tek fark hakimiyet, otorite ve bilgiydi.