O masalı dinlediğinde okula yeni başlamıştı.
Babası, okula giderlerken anlatmıştı. Anlatmıştı anlatmasına da ne yaparsa yapsın sonunu anımsamıyordu. Masalda anımsadığı çok az şey vardı zaten ama o masalı dinledikten sonra hayatının değiştiği muhakkaktı. Bilinç dışında bir yerlerde hayatı kökten bir şekilde değişmişti.
Sonraları babasına çok sormuştu ama hatırlamıyordu adam koskoca masalı. Üstelik belirli, hatırlanması kolay bir zamanda anlatmış olmasına rağmen. Hatta bir ara anlattığına pişman olduğundan mı hatırlamıyormuş gibi yaptığını bile düşünmüştü.
Sonuçta bu kadar olağan dışı bir masal herkese anlatılmamalıydı. Hayatımızda nadiren karşılaştığımız büyülü şeylerden biriydi.
Hatta bu sanısını o kadar çok ciddiye almıştı ki, kanser olan babasının son gününde, son saatinde; ona onu sevdiğini falan söylemek yerine masalı bir daha sormuştu. Babası yardım edemediğine üzgün, son nefesini öylece vermişti.
Sonradan çok merak etmişti. Acaba babasının ölümüne mi, yoksa son umudunun ölümüne mi üzülmüştü?
Masalı hatırlayabildiği olaylarıyla aratmıştı internetten. Çok okuyan, çok masal bilen insanlara sormuştu; ama bir türlü kimseden tam bir yanıt alamamıştı.
Bir sürü masal biliyordu bu arayışı sayesinde. Çok iyi bir öğretmen olmuştu. Hepsi bu masalı arayışı sayesinde olmuştu. Hatta sonra bir akademisyen olup liselerde yaptığını yapmış, bir üniversitede, onun yaşının iki katı adamlarla da çalışmıştı. Üniversitede çalışmayı, hocalık yapmayı lisede hocalık yapmaya rahatlıkla tercih etmişti. Her an, o masala daha yakın hissetmişti üniversite kütüphanesinde ya da herhangi bir tesadüfte. Oysa lisede bir yere takılıp kaldığını hissetmişti.
Hiç evlenmemişti. Hiç aşık olmamıştı ki.
Ama bir çocuk evlat edinmişti. Ona bir masal anlatan, çocukluktan ergenliğe geçmekte olup evlat edinildikten sonra çocukluğunu tekrar yaşayan bir sokak çocuğunu.
Yaşlandığında çocuktan hiçbir şey talep etmemişti. Evi ve kütüphaneleri arasında mekik dokuyarak; eriyip gitmişti. Gittiği anda onun kütüphanesi olan halk kütüphanelerini en yakın dostlarından dahi aziz tutardı. onları sahiplenirdi adeta. Hoş, bir dostu dahi yoktu ki yakın dostları olsun.
Bir gün geldi, öylece, sabah kalktı, rüyasını anımsadı ve öldü.
Rüyasında masalı görmüştü.
Babası masalda kendisinden bahsetmişti. Harika, sıradan; ama harika bir gelecekten. Asla gerçekleştiremediği, gerçekleştirmesi çok kolay olabilecek bir gelecekten…