Bir sürü tuğla dizilmişti. Onların kimin olduğunu, ne işe yaradığını bilmeden yerden alıp alıp atmaya başladı. Kırılıyor, kırılıyordu teker teker. Hepsi paramparça olmuştu. Onların ortalarında, büyük parçaları, tekrar atıp parçalamak için aranırken bir adam geldi ve onu gördü. Adam iri yarıydı. Onun altı-yedi katıydı.
“Ne yaptın! Bu tuğlaların hepsini sen mi parçaladın!” demişti gözlerini patlatarak.
“Evet, daha var mı?”
Çocuğun yüzündeki ifadeyi bu durumdan zarar görmemiş birisi olsa kesinlikle çok sevimli bulurdu. Oysa adam titremeye başlamıştı kızgınlıktan.
“Bu tuğlalarla bir duvar örülecekti! Sen ne yaptın? Baban kim?”
Durumun vahametini anlamıştı şimdi.
“Duvar mı? Ev duvarı gibi mi? Ama olamaz ki, neden bu duvarlar çat diye kırılan şeylerle yapılıyor?”
Adamın verecek cevabı yoktu.