24.03.2023

Banktan kalktım. Bu kez de fark edebildiğim bir varlık uğramamıştı yanıma. Belki birkaç böcek ya da binlerce polen dışında… Arkamda sadece biraz vücut ısısı bırakmıştım. Bir de belki bir tel saç, bir tutam tozlaşmış ölü deri ve banka tutunurken bıraktığım parmak izleri… Bu defa da kimseyle konuşmamıştım. Oysa bu zamanlar benim rastlantıya ayırdığım dakikalardı. “Belki,” dediğim anlar…
Gidip okulu temizlemeye devam edecektim. Birkaç arkadaşla ancak bitirebiliyorduk koca binayı. Kimseyle bir sorunum yoktu. İş dışında pek konuşmazdım. Meşgul kalmaya çalışırdım konuşmamak için.
“Gel otur azcık,” dediklerinde hep bir yerlerde bir bahane hazır ederdim.
Onlar değildi aradığım, biliyordum. Dolayısıyla bir şey aradığımı da. Tüm ümidimi bu rastlantı zamanlara bağladığımı kabullenmek zor olsa da durum buydu.
Ne aradığımı bilmiyor, bulduğumda öğrenebileceğimi de ancak umut edebiliyordum.
Okula girdiğimde önüme dikilen ve ancak dizlerime gelen çocuğa bakmak zorunda kalmıştım çünkü nereye gidersem bir şekilde önüme geçiyordu. Yüzüne baktığımda durakaldım. Çünkü aradığım şey oydu. Neredeyse şeffaf bir çocuk mu? Kız mı erkek mi onu bile anlayamamıştım.
Oysa ben bir adam aradığımı sanıyordum. Beni ancak bir erkek tamamlayabilirdi değil mi? Çünkü ben bir dişiydim ve… Hayatımı biriyle birleştirmem falan gerekiyordu. Öyle olmalıydı. Hep öyle olmuştu.
Peki bu çocuk neydi? Kimdi?
Ve neden böyle şeffaftı? Arkasını görebiliyordum. İşte, bir kedi içinden geçmişti.
Elimi bilinçsizce ona uzattığımda tuttu. Sıcacık ve canlıydı. Hatta biraz yapışkandı, şekerli bir şeyler yemişti sanki.
Çocuk içimdeki çocuk falan olsaydı güler miydim; yoksa hayal kırıklığına mı uğrardım?
Sormaya bile gerek yok, bu tür şeyler artık bir çocuk için bile demode ve klişeydi.
Yine de yüzüne dikkatle baktım. Bana hiç benzemiyordu.
“Beni sevmezsen solacağım!” dedi çocuk.
Onu nereden bulacaktım? Nasıl sevecektim?
Çocuk tekrarladı.
“Seni nasıl sevebilirim?”
Çocuk göstermeye başladı.
Normal bir çocukluğun tüm duyuları avcundan benimkine geçiyordu.
Toprak, pekmezin tadı, sert sesler,…… Bir sürü şey. Önceleri acı yoktu. Merak vardı. Sonra… Sevgisizliğin hissizliği avcumu karıncalandırmaya başladı. Ve avcumdaki anılar git gide soluyordu. Sevilmeden geçen her günün anısı birbirine benziyordu çünkü.
Çocuğun acısını sevmeye başladım önce. Acı bile olamamışsa da sevgimle önce o acıyı baştan yaratabilirdim. Sonra çocuk git gide cisimleşir, solmaktan kurtulurdu.
Ben de aramaktan…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir