Metalik griye boyanmış bir apartmanın bodrumundaydı stüdyosu. Genelde büro ya da muayenehane olarak kullanılan dairelerin yer aldığı bir binaydı. Giriş katında da bir kafe bulunuyordu.
O da davul çalıyordu bu stüdyoda. Burayı satın almıştı. Orada burada çaldıklarından arttırarak…
Aslında bir stüdyoya o kadar çok ihtiyacı yoktu. Zaten her boş saati davul çalarak geçiyordu. Kurs falan da vermiyordu. Kiralasa da olurdu; ama bir baterinin her saat erişilebilir olması gerekiyordu onun için. Zaten evi falan da yoktu; çünkü stüdyoda uyumak durumundaydı. Yani burası onun her şeyiydi. Burada uyumak zorundaydı; zira davul çalmadan mümkünatı yok uyuyamazdı. Bu düşünüldüğünde burayı satın alması çok da gereksiz sayılmazdı.
Yıllar boyunca uykusuzluk çekmişti. Rastlantı sonucu ancak davul çaldıktan sonra uyuduğunu keşfettiğinde davulda çok çabuk ustalaşmış, hatırı sayılır davulculardan biri oluvermişti.
Davul setinin her elemanını ustalıkla kullanırdı; ama hi-hat ile yaptığı tam bir şölendi dinleyen için. Adeta her sesi çıkarabilirdi bir hi-hatten. Zaten onu uyutan hi-hat sesiydi. Onun için bir elektronik davulu hiçbir suretle eline almamıştı. Davulu bir orkestranın, bir müzik parçasının bir elemanı olduğu için değil, çıkartabildiği sesler için çalardı. Zaten onun için çalmayı en çok sevdiği yer solo kısımlardı. Kendisini beğenmiş biri olduğundan ya da becerisini gösterme arzusunda bulunduğundan değil… Ancak o zaman kendisinden geçebilecek kadar mutlu olabildiğinden…
Bir gün bir kafeye çağırdılar onu. Gittiğinde sahne kenarındaki elektro davulu gördüğünde şaşırdı. Her defasında bu soruyu sorduğu gibi bu kez de sormuş, ancak “akustik davul” cevabını aldıktan sonra işi kabul etmişti. Şimdi de insanlar sözleşmeyi hatırlatıyor, bir türlü bırakmıyorlardı peşini. Evet, saçma sapan bir sözleşme imzalatmışlardı ona bir gün için. Bilerek mi yapmışlardı? Bilinçli olarak mı zor durumda bırakmışlardı onu?
O gün, hiç yapmadığı şeyi yapıp binbir güçlüklerle bitirmişti geceyi. Evine geldikten sonra uyuyamamıştı. Tamm iki buçuk saat davul çalsa da bir türlü uyku tutmamıştı. Tutmayacaktı…
Bir daha asla davul onu uyutamayacaktı.