Bir tek öğrencisi olmayan bir öğretmen olmak…
Tahmin edeceğiniz gibi, hiç de çekici değildi. Bir köyde yapılmamış bir okula gönderilmişti.
Zaten köy sekiz haneden oluşuyordu ve bu sekiz hane yaşlılardan ibaretti. Değil çocuk, orta yaşlı biri dahi yoktu.
Ne olmuşsa olmuş, emekliliğine iki yıl kalan öğretmen buraya sürülmüştü.
Köyde terk edilmiş bir ev vardı. O da oraya yerleşmişti.
Okul da kendi evinin bir odası olurdu olmasına da öğrenciyi nereden bulacaktı?
En azından, oraya ilk adım atışında bunları düşünmüştü. Sonra tekrar düşündü. Kendisi de emekli olmadan yetmişlik muamelesi görmemiş miydi? gerçi yine de sürgün edilmişti ama kendi kaşınmıştı bu yaşta.
İnsanlar öyle düşünmüşlerdi en azından. Oysa kendisi öyle düşünmüyordu. Bu yaşında bile sürgün edilmeye değecek kadar kaşıdıysa insanları, bu çok büyük bir başarıydı ona göre. Peki kendisinden bu kadar çok şey beklerken neden köydeki yaşlılardan beklentisi bunca azdı?
Yaşlanınca insanlar daha geç öğrenir. Hatta öğrenmesi mucize olur, diyordu bilim. O da bunun aksini ispat edecekti. Yaşlı insanlardan az şey beklendiği gerçeğin ta kendisiydi. Çok çok zeki bir çocuğun zaman geçtikçe aylaklaşmasının tam tersi olsa da aynı mekanizmayla çalışıyorlardı işte. Az beklenti az iş/Hiç beklenti hiç iş.
Bu kadar basitti işte… Onun için değil. Pes etmeyecekti… Etmedi…
Her sabah, sıradan işleri olan insanları kaldırdı, sabah sporlarını birlikte yaptıktan sonra imece usulü diğer işleri yaptılar. Tam uyuklama zamanlarında da derse oturdular. Gerektiğinde küçücük çocuklara oynatılan oyunları oynadılar. Gerektiğinde şaka yolu tek ayakta durup birbirlerine güldüler…
Aylar geçti ve öğrendiler, öğrendiler, öğrendiler…
İki yıl geçmişti…
İçlerinden biri, üniversite sınavına girip bilgisayar programcılığı öğrenmeye takmıştı kafasını. Biri hemşire olmak istiyordu. Diğeri ziraat mühendisi…
Üniversite sınavından bir ay önce, öğretmenin emekliliği geldi. Kurbanlarla, gözyaşlarıyla uğurladılar öğretmeni. Arkasından su değil, şarap döktüler verdikleri değeri göstermek için.
…
Önce sabah sporlarının arkası kesildi. Sonra kahve tekrar açıldı. Bir ay geçti; ama sınava giren tek kişi olmadı. Öğretmenin emekli olmadan önce ayarladığı şoför boş arabayla döndüğünde, onu arayan öğretmenin telefonunu dahi cevaplamamıştı.
Öğretmen, anladı.
Aradığı ruhlara ulaşılamamıştı.