Sert bir şey istiyordu. O kadar sert olacaktı ki, elmas yanında krema gibi kalacaktı. O kadar sert olacaktı ki, güneş dahi eritemeyecek, hiçbir şartta bir atomu dahi kopmayacaktı. O kadar sert olacaktı ki, bir karadelikten geçerken dahi ayrılmayacak, karadeliğin diğer tarafından atomu atomuna çıkabilecekti.
Madem o istiyordu, olacaktı. Bunu istemekle de kalmıyordu. İstediği şey o kadar kolay şekillendirilecekti ki, bir kar yığını, onun yanında zor şekillendirilir kalacaktı. Akışkan bir cam gibi üflenebilecek, bazen de bir granit parçası gibi oyulabilecekti. Hâlden hâle dönüşecekti kısacası.
Bir bıçak aldı, yanına gitti ve ona verdi.
“Eğer beni öldürürsen o istediğin şey uçup gider ve onu göremezsin. Yok yaşamama izin verirsen ve yanında kalmamı, seninle birlikte olmamı sağlarsan yine göremezsin ama istediğin şey hep seninle olur,” dedi.