28.11.2017

Dükkanına girdiğinde, içi öyle bir huzurla doluyordu ki, başka hiçbir şey bu tür bir huzur verememişti ona. Hayatındaki hiçbir şey…
Bu dükkanı açmayı kim bilir kaç yaşından beri hayal etmişti. Dekorunu bile o kadar çok düşünmüştü ki, dükkanın kurdelesini keserken niye böyle bir şey yapmış olduğuna hayret etmişti. İki kolu arasında kurdeleyi gerip merasimle nasıl kesmeye gerek yoksa dükkanı için de böyle bir şeye gerek yoktu. O onundu zaten. Yeni bir şey değildi ki…
İşte o kadar önemliydi onun gözünde bu dükkan.
Hatta laf aramızda, bir şişme yatağı dükkanın aşağısına koymuştu ve çoğunlukla orada kalmaktaydı. Evini kiraya vermeyi kaç kere düşünmüştü ama bir türlü cesaret edememişti böyle bir şeye. Netice de bir eve ihtiyaç duyardı insan. Ayaklarında sadece çoraplarla arşınlayabileceği küçücük bir eve…
Yine de dükkanı bambaşkaydı. Hepsinden, her şeyden başkaydı.
Bir gün, dükkana biri girdi. Sanki dükkandan aldığı dekoratif, satılık olmayan; eksildiğinde dükkanın ruhunu eksilten bir şeyi geri getirmişti. Oraya daha önce hiç ayak basmamış olmasına rağmen…
O gelmiş ve içindeki bir huzursuzluk düğümü çözülmüş, ip esnemiş ve içindeki bir şeyler daha rahat hareket eder olmuştu.
Alacağını alıp gittiğinde, ip tekrar düğümlenmek üzere titrese de; sonradan sakinleşmişti onun tekrar geleceğini biliyormuş gibi.
Gerçekten de geri gelmişti. İp haklı çıkmıştı.
Günbegün, ip gevşedikçe gevşemişti.
İp gevşedikçe huzursuzluğa olan bağışıklığı azalmış, dükkanından çıkmak istemez olmuştu. Üstüne üstlük, dükkana girip içindeki ipi gevşeten de çıkmaz olmuştu o kozadan.
Dükkandan çıkmak istemeyince, daha az düşünür olmuştu. Daha az düşününce, duyduğu huzuru daha az fark eder olmuştu. Huzuru daha az fark edince, huzurun anlamı azalır olmuştu. Huzurun anlamı azalınca, huzursuz olmaya, içindeki bir şeyler kaşınmaya başlamıştı.
Ne var ki, ip bir kere gevşemişti. Ucu çakmakla yakılmayınca çözülüp özelliğini kaybeden makrome ipliği gibiydi. Artık o içindeki şeyi tutamıyordu. O da gevşiyor, içinde zift gibi yayılıyor, bulaşıyor, çıkmazlaşıyordu.
Gün geldi, çözülen ip öylece, ses bile çıkartmadan koptu.
Anladığı son şey, içinde imha edilmeyi bekleyen fünyesi etkisizleştirilmiş bir bomba bulunduğu, daha kötüsü de yanlış kablonun kesilmiş olduğu idi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir